Gözde Karadağ
J.R Moehringer - Sutton adlı kitaba yorumum:
29/03/2016 Dikkat bu bir suç kitabıdır! Gerçek yaşam öyküsünden esinlenilmiş olup, aşırı derecede hüzün, mutluluk, hayalkırıklığı ve ruhsal yolculuk içermektedir. Lütfen okurken metanetli olunuz... Bu kitabın bir çoğu gerçek hayattan esinlenilmiş olup, bir çoğuda kurgu imiş. Çünkü kimse Sutton'un hayatını tam anlamıyla öğrenememiş... Yazar, Willie Sutton'un hayatını anlatırken bizi de 100 yıl geriye götürüp, gerçek bir yaşam öyküsüne ayna tutuyor. 1901 yılında başlayan bir hayat, acılarla, sevinçlerle, neşeyle, suçlarla, firarlarla dolu geçmiş bir ömür... Yoksul bir aile yaşantısı içinde Willie Sutton, ailenin en küçüğüdür. Babası demirci, annesi ise ev hanımıdır. Willie, Anne, babası, kardeşleri ve sürekli vakit geçirdiği, görme engelli dedesi Daddo ile birlikte yaşamaktadır. İki ağabeyi ve bir ablası vardır. İki ağabeyi de evin en küçüğü ve zekisi olduğu için Willie'den nefret ediyorlardır. Her fırsatta ona eziyet etmekten, dövmekten zevk almaktadırlar. Tabi Willie bu durumu anne-babasına aksettirmez. Çünkü gammazcılardan nefret etmektedir. Willie yalnız olduğundan yeni arkadaşlar edinmiştir mahalleden. Eddie ve Mutlu. Onlarla kurduğu bağ yalnızca arkadaşlık değil, hiç bir zaman birbirlerini bırakmayacak olan sıkı dostluk kurmuşlardır. 1900'lü yıllarda ve İrlanda'lıların yaşadığı kasabada, işsizlik yoksulluk çaresizlik hüküm sürmekteymiş. Öyle ki yol kenarında hasta yatan ve gömülmediği için şişip patlayan ölü atlar, pis kokular içinde varoş evler bulunmaktaymış... Onlar parasızlık, işsizlik gibi çaresizliklerle yaşam sürdürmeye çalışırlarken, zenginlerin rahat tavırları Willie ve arkadaşlarını hem üzüyor hem de öfkelendiriyordu. Hele ki onca kötü durumlara rağmen bankalara hiç birşey olmaması, bankaların insanları sömürmesi ve bu durumda rahat yaşamaları onların daha da öfkelenmelerine sebep olmuştur. Tüm bunların üstüne bir de imkânsızlık yüzünden sevdiği kıza kavuşamayan Willie Sutton'un öfkesi daha da kabarmıştır. İnsan aşık oldu mu gözü hiç birşey görmez derler. Tam olarak bu kitaptaki baş kahraman için söylenmiş bir söz olmalı. Çünkü ilk işlediği suç bir aşk uğrunaydı. Hâttâ ve hâttâ suç işlemesine sevdiği, aşık olduğu, uğruna herşeyi yapabileceği zengin kız Bess sebep olmuştur. Bess esasında, Willie'nin dostu Mutlu'nun arkadaşıdır. Onunla bu arkadaşlık sayesinde tanışmışlardır lâkin ilerleyen zamanlarda Willie ile bir bağ kurup onunla sonsuz bir aşk (mı?) yaşayacaklardır. Çok zeki ve başarılı olan Willie, imkânsızlıklar yüzünden tam eğitim göremememiş lakin hapishanede bir adamın onu yönlendirmesiyle başlayan kitap okuma kıvılcımı onu çığrından çıkartmıştır. Kitap okumaktan kendisini kesinlikle alıkoyamaz ve o artık tam bir kitap kurdudur... O kadar ki okuduğu kitapların sayısını kendisi bile bilemez. Hücresinin duvarı kitaplarla dolup taşmaktadır... Karanlık Tecrit odasındayken bile istediği tek şey kitap okumaktır. 58 yıllık suç hayatı boyunca Willie'nin yaptığı en müthiş eylemlerden biridir Kitap Okumak!... Kitap anlaşılır sade bir dille yazılmış olup, yazar anlatımını güçlendirmek için flashback tekniğini etkili bir şekilde kullanmıştır. Bunu kullanırken de bir muhabir ve fotoğrafçı karakterleri ile 438 sayfalık kitabın omurgasını oluşturmuştur.. Flashback tekniği kitaba gerçekten apayrı bir güzellik katmış. Kitabı okurken kâh geçmişte kâh an da kayboldum gittim. Bazen de gözlerim doldu. Acı dolu hayatlara. İnsanın karşısına çıkan hiç kimse tesadüfi değildir. Herşeyin bir nedeni vardır. Bunu anlamak ise yalnızca görmekle mümkündür... Bir de tabi ki herşeyden önce İNANMAK!... İnanç herşeyin başı inanç olmalı ki bu kitapta da Willie'nin inançları sayesinde imkansız denecek bir çok şeyi başardığını okudum, gördüm... Bir insanın hayatını merak ediyorsan, kitap oku demişler. Ve yine Hyperion Yayınları'ndan çıkan bu müthiş kitabı gerçekten okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Değişik bir öykü okumak, değişik bir deneyim tatmak istiyorsanız okunması gereken kitaplardan biri olarak üst sıralara yerleşeceğine inanıyorum. Kitap bittikten sonra iyi ki okumuşum diyeceksiniz buna da kesinlikle eminim. Hyperion Yayınlarına bu harika kitapları bizlerle buluşturduğu için kendi adıma bizzat teşekkür ederim... Gözde Karadağ |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Gözde Karadağ: Ersan Evcil - Başucumdaki Melek - 27/12/2017 |
Ersan Evcil - Başucumdaki Melek |
Gözde Karadağ: Zeynep Sahra - Elmalı Turta... - 27/12/2017 |
Zeynep Sahra - Elmalı Turta... |
Gözde Karadağ: Hüseyin Cengiz - Yalnızlığın Başkenti - 27/12/2017 |
Hüseyin Cengiz - Yalnızlığın Başkenti |
Gözde Karadağ: Hakan Yusuf Yılmaz - Alpagut Budun 1 Beklenmedik Keşif - 27/12/2017 |
Hakan Yusuf Yılmaz - Alpagut Budun 1 Beklenmedik Keşif |
Gözde Karadağ: Zeynep Sahra - Ayçöreği - 27/12/2017 |
Zeynep Sahra - Ayçöreği |
Gözde Karadağ: Catherine Lowell - Üst Kattaki Deli Kadın - 05/12/2017 |
Kitabı okumaya başladığım ilk an ilginç bir hikâye ile karşı karşıya kaldığımı hissettim... |
Gözde Karadağ: Şenol Ceviz - Yeraltından Günyüzüne - 24/10/2017 |
Şenol Ceviz - Yeraltından Günyüzüne |
Gözde Karadağ: Jane Casey - Ölümün Soğuk Sesi - 24/10/2017 |
Gözde Karadağ: Jane Casey - Ölümün Soğuk Sesi |
Gözde Karadağ: Laurie R. King - Arıcının Çırağı - 24/10/2017 |
Gözde Karadağ: Laurie R. King - Arıcının Çırağı |
Devamı |