Gözde Karadağ
Gözde Karadağ: İlker Günaçgün - Selluka
25/08/2017 Ahh yalnızlık!... Ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi bir yalnızlık. İlker Günaçgün'ün okuduğum ikinci kitabıdır bu ve kalemi inanılmaz güçlü bir yazar. Okurken çok hüzünlendim, yeri geldi gülümsedim, yeri geldi mutlu oldum ve yeri geldi kızdım... Çeşitli internet sitelerinde yazarlık yapan başkahramanımız İlker, Site yazarlığını bırakıp bir dergide köşe yazarlığı yaparak geçimini sağlamaya başlamıştır. Ancak kimliğini gizli tutmaktadır ve amacı gizemli bir hava yaratmak değil, aksine varlığını kabullenememeden ötürüdür. Hayatta kendini o kadar hiç hissetmiştir ki o artık yaşamını gelişine ve yapayalnız geçiren biridir. Bir parkın tuvaletinde gizlice doğum yapan kadın, doğumun hemen ardından bebeğini boğarak öldürmeye teşebbüs etmiş, ancak işler planladığı gibi gitmemiştir. Çünkü parkın bekçisi tuvaletten gelen sesleri duymuş ve kontrol amaçlı gittiğindeyse ölümüne ramak kalmış bebek İlker'i cani kadının ellerinden kurtarıp polislere teslim etmiştir. İlker için hayat artık sadece çocuk yurdundan ibarettir... Ruhunda açılan yaralar kapanmamak üzere her geçen gün derinleştirmiştir acısını... O artık kadınlardan, hayattan ve insanlardan nefret ediyordur. Tek dostu dahi yoktur. Baraj yolunda 1+1 rezalet bir mahallede, iğrenç bir evde yaşamını (artık ne kadar yaşam denebilirse!?) sürdürmektedir. Ta ki hayatının tek aşkı olacak kişi Münire ile tanışana kadar!... Hayatta bazen her şey göründüğü gibi değildir. Mesela bir kadına duyulan nefreti yine bir kadın törpülemesi ya da hiç delinmeyecek zırhları tek bir sözcüğün delmesi gibi... Soluksuz okuyacağınız sayfaların kefiliyim! Göz alıcı kapak tasarımı, akıcı anlatımı ve muhteşem konusuyla, sizi sayfalara gözyaşlarınız ve nefretinizle kilitleyecektir bunu garanti ediyorum... Her yaş kesiminden insanların okuyup, ders çıkarabileceği türden bir kitap olduğunu düşünüyorum. Unutmadan; şans insanın karşısına sadece bir kez çıkar, inanmak başarmaktır ve sevgi tüm kapıları açar!... Kitaptan bir alıntı ile yorumuma son vermek istiyorum... Umarım severek okuyacağınız kitaba, yorumum ile vesile olabilmeyi başarmışımdır!... "Kafamda bu düşüncelerle yürürken içimdeki boşlukta yankılanıyordu kelimeler, çıkacak bir pencere arıyordu. Aklıma takılan bir şarkıyı sürekli tekrarlamak gibiydi yalnızlığım. Ben susmak istedikçe, dudaklarımın daha da çok haykırdığı. Yürürken aniden durdum, arkama baktım. Takip edildiğim hissine kapılmıştım, oysaki beni tek takip eden kısa karanlık gölgemden başkası değildi. Yazmaya çocuk yaşta başlamıştım. Beni evlat edinen aile hiç, konuşmadığım için paniklemişler ve doktor doktor gezdirmişlerdi. Sonunda çocuk yurdundaki dosyamı inceleyen bir doktor başımdan geçenlerden dolayı geçici bir travma yaşadığım kanısına vararak, ağır kokan hastanelerin bekleme odalarından kurtardı beni. Doğduğum günde bana yaşatılanları doktorun evlatlık edinen aileye kısık sesle ve benim duymadığımı ya da anlamayacağımı sanarak anlatması ve benim anlamam öğrenmem, aklım ererken ilk tattığım keder olmuştu ve bu beni daha da sarsmıştı. Oysa ben o olanları öğrenene kadar, çocuk yurdunda yaşadıklarımı keder sanıyordum. “Zaman en iyi ilaç olacak, kendi haline bırakın ve ona bir defter alın”. İşte reçetemi böyle yazmıştı en son doktorum. Alınan deri kaplı ince çizgili defter ve tükenmez kalem bir süre masamda beklemişti. Daha sonra geceleri yazmaya başladığım da bir daha hiç durmadım. Sevgili günlük diye başlamadı hiçbir yazım, sevgiye çocuk yaşta inanmamaya başlamıştım çünkü. Eğer yalnızlığın tuttuğu bir günlüğü varsa her gün beni yazmalıydı. Geçmişi yazdım, yurtta yaşadıklarımı hayal ettikçe o beyaz sayfalara kara bir leke gibi döktüm içimi. Konuşamadığım ne varsa yazdım yazdım… Üstümde gökyüzünden siyah bir ipek örtü vardı ve rüzgar üşütmese de içimi ürpertiyordu. Sıfır altı yaş çocuk yurdunda battaniyenin altında zamansız sönen ve hiç gelmeyen uykularımızı, erkenden üzerimize çekip ses etmeden yatmamızı bekleyen sözde annelerin, ışıkları kapattıkları geceleri yazdım. Banyo sırasında erkenden çırılçıplak bırakıldığımızdaki, narin bedenimizdeki ürpertiyi hissediyorum tekrar içimde. Yıkanmamak için kaçtığımızda, kulaklarımızın koparırcasına çekildiğinde sessizce bağırmamızı, bir adımızın hiç olmadığını şşşt küçük, dendiğinde hep birlikte dönüp bakmamızı. O zamanlardan, hiçlik küçük bedenlerimizi bir korsan gibi saldırarak ele geçirmişti. Kız çocuklarının saçlarının uzunluğunun kulak memesi hizasını hiç geçmediğini ve uzun saçlı kadınların resimlerini imrenerek gazeteden kesip yastıklarının altında, yakalanma korkusuyla sakladıkları andaki heyecanın ürpertisini hissediyordum iliklerimde yazarken. Bitlenmelerimizi, saçlarımızın sıfıra vurulurken makinanın, saçlarımızı çektiğindeki irkilmeleri yaşıyordum tekrar tekrar. Anne kelimesini, görevli bakıcı kadınlara söylerken bile gerçek bir anneye sahip bir evlattan daha içten söylemede ki hazzı yaşıyordum yeniden. Her vardiya değiştiğinde, değişen bir anneleri olmadığı için kıskanıyorum dışarıdaki çocukları ve özel günlerde ziyaretimize bir sürü gazeteci ve kameramanı peşine takarak bir çuval dolusu oyuncakla, ziyaretimize gelen kokoş karıların iğrenerek burun kıvırarak başlarımızı okşaması ve öpme numaralarından nefret ettiğim gibi, nefret ediyorum çevremdeki çakma insan tiplerinden…" (Kitaptan Alıntı) Selam ve saygılarımla... Gözde Karadağ Kitap Gemisi kitapgemisi@blogcu.com |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Gözde Karadağ: Zeynep Sahra - Elmalı Turta... - 27/12/2017 |
Zeynep Sahra - Elmalı Turta... |
Gözde Karadağ: Hüseyin Cengiz - Yalnızlığın Başkenti - 27/12/2017 |
Hüseyin Cengiz - Yalnızlığın Başkenti |
Gözde Karadağ: Ersan Evcil - Başucumdaki Melek - 27/12/2017 |
Ersan Evcil - Başucumdaki Melek |
Gözde Karadağ: Zeynep Sahra - Ayçöreği - 27/12/2017 |
Zeynep Sahra - Ayçöreği |
Gözde Karadağ: Hakan Yusuf Yılmaz - Alpagut Budun 1 Beklenmedik Keşif - 27/12/2017 |
Hakan Yusuf Yılmaz - Alpagut Budun 1 Beklenmedik Keşif |
Gözde Karadağ: Catherine Lowell - Üst Kattaki Deli Kadın - 05/12/2017 |
Kitabı okumaya başladığım ilk an ilginç bir hikâye ile karşı karşıya kaldığımı hissettim... |
Gözde Karadağ: Laurie R. King - Arıcının Çırağı - 24/10/2017 |
Gözde Karadağ: Laurie R. King - Arıcının Çırağı |
Gözde Karadağ: Şenol Ceviz - Yeraltından Günyüzüne - 24/10/2017 |
Şenol Ceviz - Yeraltından Günyüzüne |
Gözde Karadağ: Jane Casey - Ölümün Soğuk Sesi - 24/10/2017 |
Gözde Karadağ: Jane Casey - Ölümün Soğuk Sesi |
Devamı |