Hatice Yatkın Yetişen
haticeyatkinyetisen@gmail.com
İçimizdeki Çocuk
11/02/2021 Ülkemde ve dünyada neler oluyor bakalım? Bu düşünceyle haberleri izlemeye karar veriyorum. Elim kumandaya uzanıyor ve TV kanallarında hızlıca geziniyorum. Bir haber kanalında durup, izlemeye başladım bile. Daha on dakika bile geçmemişken, gözlerim nemlenmeye, kaşlarım çatılmaya başladı. Ruh halimin bu kadar kısa sürede değişmesinin sebebi ne mi? Haberlerde yine acı, kan ve gözyaşı var. Caninin biri sokak köpeklerini zehirlemiş. Büyük bir trafik kazasında ölenler olmuş. Yine bir kadın öldürülmüş. Coronavirüs ise, ayrı bir dert. Aşı bulunmasına rağmen hastalananların, ölenlerin listesi yükseliyor. Başka ülkelerde yaşanan savaşlar, ölümler, doğal felaketler, öf bitmiyor. Her haber beni biraz daha koltuğuma çökertiyor. Kumandayı yakalayıp, kapama tuşuna basıyorum. Televizyonu, gözlerimi, kulaklarımı ve ağzımı kapatmakla gerçekler değişmez biliyorum. Keşke her şey bir kumanda tuşuna basmakla yok olabilse, kötülükler bitiverseydi. İnsanlar, hayvanlar yok yere ölmese, kimse acı çekmeseydi. Ama ne yazık ki bu mümkün değil. Hayat acımasızca devam ediyor. İşte, kafama bir soru takıldı. Yıllar geçtikçe, dünya daha kötü bir yere mi dönüşüyor? Koltuğa gömülüp, geçmişe doğru bir yolculuk yapıyorum. Benim bir çocuk olduğum 80’li yıllara doğru zihinde bir yolculuk bu. Acaba o zamanlar dünya daha iyi, daha güzel bir yer miydi? Büyüdüğüm zaman, o yıllarla ilgili olayları öğrenmiştim. Yani, hiç de iyi zamanlar olmadığını biliyorum. Çocuk olduğum için, dünya bana daha güzel ve albenili görünüyordu belki de. Grileri, siyahları, lekeleri görmüyordu gözlerim. Benim gördüğüm dünya tozpembeler, renkler, kelebekler ülkesiydi. Benim de üzüldüğüm zamanlar olmuştu elbette. Babamın, erkek çocukları ile top peşinde koşturmama kızmasına isyan etmiştim. “Neden baba,” demiştim. “Niye kız olduğum için futbol oynayamıyorum?” Bu sözleri içimden geçirdiğim için beni duymamış, eve doğru yürüyüp gitmişti. Çok defa, annemin havada uçan terliğinden yakayı kurtarmıştım. Mahalledeki kedi ve köpeklerin yaramaz çocuklar tarafından canlarının yakılmadığından emin olmalıydım. Gerektiği yerde yardımlarına koşmalı, karınlarını doyurmalıydım. Okulda devlet tarafından verilen cam şişede ki sütün jelatinini bile çıkarmadan eve getirir, mahallenin kedileriyle paylaşırdım. “Bir size, bir bana.” Eğilip birini okşardım. “Hadi Pamuk, iç bakalım sütünü.” Arkadaşlarımla çıtalı uçurtmalar yapar, onları gökyüzüne salardık. Kimin ki daha yükseğe çıkacak diye şakalaşır, iddialaşırdık. Uçurtmamın kuyruğuna yapışıp göğe çıktığımı, onunla birlikte uçtuğumu hayal ederdim. Dünya maviydi, o zamanlar, dünyam temiz ve renkliydi. Yıllar hızla geçip gitti. Bir de baktım ki kocaman olmuşum. Ama onu, geçen yıllara kurban etmedim. İçimde yaşayan o çocuğu asla öldürmedim. Benimle birlikte bu günlere kadar geldi. Bazen çok sessizdir, bazen coşkulu ve deli. Bazen başımı ağrıtır bazen de güldürür beni. İçinizdeki çocuğu sakın öldürmeyin, ne olur. Bu dünyaya inat, nefes alsın, yaşasın. Fark ettiniz mi bilmiyorum. Dünya kirlendikçe, sizi de kendine benzetmeye çalışıyor. Kirine, ziftine, kötülüğüne bulamak için uğraşıyor. İçinizde bir çocuk yaşıyorsa eğer, sakın korkmayın. Sizi dünyanın zalimliğinden, kirinden, kötülüğünden o koruyacaktır. Ne zaman umutsuzluk dikenlerine dolansam, o çocuk çeker, çıkarır beni oradan. Merhemimi sürer, yaralarımı sarar, iyileştirir. Ben orta şekerli, bol köpüklü bir Türk kahvesini yudumlarken, içimde ki çocuk, kahvenin yanında gelen çikolatayı kapıp, mutlulukla ağzına atıyor. Ben hüzünle pencerenin önünde oturup yağan yağmurun pencereye çarpmasını seyrederken, içimdeki çocuk, “Hadi,” diyor, “Tut elimden dışarıya çıkıp yağmurun altında dönerek ıslanalım.” Başımı pencereden ona çevirip. “Olmaz,” diyorum, “Sonra komşularım, arkadaşlarım bana deli derler.” “Hıh.” Çocuk dudaklarını büzüyor, gözlerini nemlendiriyor. Ayağa kalkıyor, “Dur bakalım,” diyorum. “Belki bir şeyler yapabiliriz.” Sevinçle peşimden geliyor. Mutfak balkonuna çıkıp demir parmaklığa dayanıyor, ellerimi ileriye doğru uzatıyorum. Kollarıma, yüzüme, saçlarıma yağmur suları çarpıyor. Gülümsüyorum. “Neyse,” diyor gülerken. “Hiç yoktan iyidir.” Velhasıl; Dünyanın çarkını döndürenlerden ya da o çarkların arasında kalıp ezilenlerden biri olmak istemiyorsanız, orada, tam ortada durun ve içinizdeki çocuğa sımsıkı sarılıp, zamanın geçmesini bekleyin. Ben öyle yapıyorum. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Adımı Unutma (İmza: Kadın) / Kitap Yorumu - 13/03/2021 |
"Çok erken değilmiş bak anne. Gelin değil gelincik oldum bu yaşımda. Benzemiş miyim anne o gelinciğe?" |
İnsan - 08/01/2021 |
Her insan kendi gezegeninde tek ve tek başına yaşar. |
Halit Yazıcı / Doğmadan Ölenler - 16/12/2020 |
Halit Yazıcı / Doğmadan Ölenler Kitap İncelemesi |