Muharrem Dere
Doğu, Batı. Dost, Düşman! Kime Göre?
10/03/2015 Batı dünyası renklidir, cazibesi ona dayanır. Müziği çok renklidir (seslidir), resmi, heykeli gösterişlidir, tiyatroları günbegün daha ihtişamlı daha gösterişli oyunlar oynar, sahne şovları sergiler. En son sinema sanatı, bunda da aynı yolda ilerliyorlar. Bol denemeler ile her bir tarz, kendine has hayran kitlesi yaratır. Ekol haline gelir, zamanla da müşterileri olurlar. (Vampirler, kurt adamlar, hayaletler, rock’n roll vd.) Bizde ise çok renklilik ve çok seslilik makbûl değildir (ilk tahlilde). Rüyalar ve hayâller âlemi dışında yapay renklere itibar yoktur. Sanki her biri esrarlı kafaların eseri, sanrılar mesabesinde görülür. Sanat dallarımız sade, az renkli olduğu gibi, zanaatkârlarımızın el emeği göz nuru işleri de aynı sadelikte, yalın haliyle tezahür ederler. Hayat gibi, zorlamak yoktur, takdiri kabûl vardır. Bu da hakkı olana rızayı getirir ve tecavüzleri, katliamları, kötü insan olmayı engeller. Hat gibi zirve sanatlar, sanattan anlayan yürekleri hep etkiler. Bizde her öğreti sadeliğe, yalınlığa, göründüğün gibi olmaya, olduğun gibi görünmeye götürür ve iyi insan olmayı dayatır, mecbur kılar, Yoksa yalnızlığı göze almak zorundadır kişi. İnsan öz değerinden kendi feragat eder. Tercihi ile gözden gönülden düşer. Kendi müsaade eder kötülüğüne. Sebep ne olursa olsun sonucuna bakınca, her türlü kazanç, yitirilen onurun ne yerini tutar, ne de geri getirir... Malûm iman teslimiyetin, felsefe şüphenin sanatıdır. Düşman tanımı / Dost tanımı… Emperyalizm iki tür insan modeli tanımlar, kendine dost, kendine düşman olanlar. (Ya bizimlesin, ya düşmansın / G. W. Bush) Böylece iki rol modelini her dönemin ihtiyacına göre (kendine yontarak elbet) tanımlar ve tekrar tekrar gündeme sokar. Birinci model, yani ‘dost’ olanlar; Sömürülmeye müsait, hazır, itirazsız müşterilerdir (bunlar iyi insanlar oluyor elbette). İki, tüm bu adi ve bayağı oyunun farkında olup, bundan sıkılan, sorgulayan diğerleri (bunlarda tehlikeli, tehdit unsuru, kötü insanlardır). Bu son tanım satır’arası okumasıdır. Bunu tam tersi bir algı oyunu ile pazarlamak ise en büyük marifetleridir. Batı masal uydurur Doğu ’yıllardır’ inanır! Roma kiliselerinin övdüğü, dayattığı ahlâk anlayışı, en büyük cinayetlerin, katliamların, ahlâksızlıkların sebebi olmuştur. Yirminci yüzyılda bu vahşet iki Cihân harbi ile zirve yapmıştır ve milyonların yok olmasıyla sonuçlanmıştır. Ayrıca kiliseler dini yorumlardaki isabetsizlikleri ile vicdanları bastırdıkları gibi, çelişen nice mesnetsiz, dogmatik dayatmalarıyla da aklın ırzına geçmiştir. Sosyalizmin ve ateizm akımının çıkışı da bu süreçlerin sonucudur. Tüm bu deneyimlerine ve sebep oldukları acılara rağmen içsel yüzleşme ve hesaplaşma ile tanış(a)mayan batı toplumları, kadim geleneklere ve ahlâka ihanet edip yerine; - Uyuşturucu ve alkolik topluluklar - Fuhuş batağına saplanmış topluluklar - Katliamcı, tecavüzcü katiller topluluğu - Yalnızlar ve intihara meyilli insanlar topluluğu - Amaçsız sürüler, zevksiz, sanatsız kitleler yaratmıştır. Bilimde sanayide başarıları, sanattaki zengin göz kamaştıran çeşitlilikleri, birkaç yüzyıl başarı gibi algılansa da, hikmette ve gerçek sanatta, ne bir Yûnus Emre ne de bir Mevlâna Celâleddin çıkartamamışlardır. Soygun ve sömürü düzeninden kaynaklanan geçici zenginlikleri tükenmeye başladı artık, bu sürecin sonunda kralın çıplak olduğundan başka bir de “hırsız ve katil” olduğu da ayan beyan görülecektir. Uzakdoğu dünyası ise abartmak bahasına gerçeklerden uzaklaşacak kadar renklidir. Bu konuya da başka bir yazıda bakmalı… Selametle efenim… 3 Mayıs 2014 |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |