Yazmak, içimdeki dünyayı yazıya dökmekBize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Özlem Öztürk: Karabük 1986 doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimlerimi Karabük’te tamamladım. 2008 yılında ise Marmara Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. 2010 yılında ise Çankırı’da ilk öğretmenlik görevime başladım. Şimdi ise Sakarya’da görevime devam etmekteyim. Aynı zamanda çeşitli konulara da ilgim oldu ve onlardan da eğitimler aldım. Öğrenmeye âşık bir yapım var.
Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Özlem Öztürk: Yazmak, içimdeki dünyayı yazıya dökmek ortaokulda öğrenci olduğum yıllara dayanmaktadır. Kendimce şiirler ve hikâyeler yazıyordum. Ama profesyonel olarak yazmaya 2009 yılında başladım. Hâlâ da yazmaya devam ediyorum.
Kaç kitap yayınladınız konusu nedir? Özlem Öztürk: İki kitabım yayınlandı. İlk kitabım “Bir Tutam Hayal” 2017 yılında yayınlandı. Bir iftira sonucu görevden alınan bir öğretmenin hayata tekrar tutunmak için hayallerinin peşinden gitmesi anlatılıyor. Tabii bu esnada ister istemez geçmişiyle de yüzleşiyor. İlk yazdığım ama ikinci basılan kitabım olan “Aşkın Makamı” ise 2020 yılında yayınlandı. Basılması için on yıl kadar bekledi maalesef. Üzerinde pek fazla bir değişiklik yapmaya içim el vermediği için olduğu gibi basılmasını istedim. Aşkın Makamı’nda ise beşeri aşktan ilahi aşka olan bir yolculuk anlatılıyor. Her ikisinin de yolunu kaybetmiş ve arayışta olanlara yol göstermesine niyet ediyorum.
Yazmak mı yayınlamak mı zor? Özlem Öztürk: Aslında her ikisi de zor. Yazmak bir emek gerektiriyor, bu âşikâr. Ama bilinmeyen yönü ise o karakterlerle hemhal olup günlerce, gecelerce onlarla zaman geçirmiş olman. Kafanda sürekli onlar vardır. Onları öylesine hissedersin ki yeri gelir bir karakteri çok severken yeri gelir diğer bir karaktere çok öfkelenirsin. Onlar senin yarattığın karakterlerdir, tam da olmasını istediğin gibi. Onlarla iç içe zaman geçirip kitabı sonlandırınca rahatlarsın ama bu sefer de bilgisayarında öylesine bir dosya olarak kalması içini acıtır ve bu durum daha sonraki yazma isteğini durdurmaya başlar. Bu sefer de yayınevleriyle görüşmelere başlarsın ama cevap hep “Tanınmış kişilerle çalışıyoruz, riske atamayız.” oluyor. Dosyana bir göz dahi atılmaz. Çoğu yayınevleri edebiyat merkezi olmaktan çıkıp ticarete dönmüş durumda maalesef. Son zamanlarda yayınlamak daha zor bence.
Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz? Özlem Öztürk: Kaynaklarım müzik, insanlar ve kitaplar. Yazarken o anki duyguya uygun müzik dinlerim. Mesela “Aşkın Makamı”nı Göksel Baktagir’i dinleyerek yazdım. “Bir Tutam Hayal”de ise taş plak şarkılarını dinledim. Onların verdiği duygular eşliğinde yazıyorum. Onun dışındaki kaynağım insanlardır. Zaten her insan başlı başına bir romandır. Kitaplarımdaki birkaç karakter dışında hepsi de gerçekte var olmuş insanlar. Sürekli gözlem yapar ve anlamaya çalışırım. Bazen de yapmayı istediğim bir şeyi yazarak gerçekleştirirken bulurum kendimi. Diğer kaynağım ise kitaplardır. Olmazsa olmaz hazinelerdir onlar. Farklı türlerde kitaplar okumamın beni çok yönlü olarak beslediğini düşünüyorum.
Çok okuyor musunuz? Çoğu genç okumadan yazıyor, piyasa kalitesiz kitaplarla dolu, fikrine katılıyor musunuz? Özlem Öztürk: Okumayı öğrenmeden evvel bile kitaplara hayrandım. Bunu babama borçluyum. Sürekli bana kitaplar alırdı. Ben de daha ilkokulda öğrenciyken bile klasikler, ansiklopediler okuduğumu bilirim. Elime geçen her şeyi okumaya çalışırdım. Bu okuma sevdası zaman zaman türleri değişse bile hiç tükenmedi. Tam bir kitap kurdu ve öğrenme âşığıyım. Ama çoğu genç kâsesi dolmadan doldurmaya çalışıyor. Her bir kitapla farklı hayatlar tanırız. Ama genç yazarların hepsi için demiyorum bir kısmı sadece filmler ve dizilerdeki hayatlarla tanışıp yazmaya başlıyorlar. Böyle bir kitap da sana bir şey kazandırmadan vakit geçireceğin bir araç haline geliyor. Okumak bizi besler. Bunun farkındalığını kazanmamız gerekiyor. Sadece yazarlar için değil her insan için geçerlidir. Her daim okuyalım. Onlar farklı dünyalara açılan kapılardır.
Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Özlem Öztürk: Yazmak içimdeki dünyayı, duyguları, düşünceleri yazıya dökmek demektir. O kadar çok kitap okuduktan sonra kabım iyice taştı ve kendimi yoğun bir yazma isteği içinde bulup yazmaya başladım. Ayrıca yazmak, benim için özgürlük demek. Bizler her zaman hayatlarımıza yön veremiyoruz fakat yazarken özgürce istediğin hayatı yaşayabiliyorsun. Bu çok güzel ve özel bir şey. Bu özgürlüğü tadınca insan bırakamıyor.
İyi yazmanın formülü sizce nedir? Özlem Öztürk: Gözlem yapmak çok önemli. Bununla birlikte empati ve farkındalık da. Hepsini hayal gücünüz, duygularınız, düşünceleriniz ve bilginiz ile birleştirdiğinizde ortaya çok güzel ürünler çıkacaktır.
Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Özlem Öztürk: Yazmaya ufak çalışmalarla başlasınlar. Zaman içinde yaza yaza geliştireceklerdir ve bu yeteneklerini kitap okuyarak da pekiştirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu zamana kadar edebiyatta önemli yer tutan yazarların eserlerini okumalarını öneririm. Bir de her zaman yanlarında not defteri bulundurmalarını, gün içinde akıllarına gelen sözleri hemen unutmadan bu deftere not almalarını tavsiye ederim. Kitapla kalın, sağlıcakla kalın…
|