İyi yazmanın formülü kaliteli kitaplar okumaktır.Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Nuran Taydaş Çal: 1976 Denizli doğumluyum. İktisat ve Medya İletişim mezunu, okumalara doyamadığı için Edebiyat Fakültesi öğrencisi olarak tahsil hayatına devam eden; iki arada bir derede NLP, Yaşam Koçluğu ve Psikoloji alanında eğitimleri tamamlamış, hem okuyan hem yazan bir faniyim. Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Nuran Taydaş Çal: Yazma içgüdüsü lise yıllarımda başladı. Bir derginin açtığı hikâye yarışmasında ikinci olmuştum. Bundan sonra edebiyat hocam bana Turizm Bakanlığı’nın açtığı bir yarışmadan bahsetti. Turizmin ülkemize katkılarını anlatan mini bir tiyatro gösterisi isteniliyordu. Oyun yazımından, oyunculuğa ve dekor düzenlemelerine kadar her şeyi biz yapacaktık. Sınıf arkadaşlarımızla kolları sıvadık. Oyunun yazım aşamasını, hâlâ görüştüğüm sevgili kardeşim Müşerref Oymak ile birlikte hazırladık. Tüm hazırlıkların alt yapısını oluşturup, yarışmaya katıldık. Rabbimin işine bakın ki bizim yazdığımız oyun, ilimizde birinci geldi. Türkiye elemeleri için İzmir’e gidilecektik. İl Turizm Müdürü, çalışanları, yerel gazeteciler bizi kutluyorlardı. Okul yönetimi ve öğretmenlerimiz dâhil olmak üzere herkes şok içindeydi. Kimse böyle bir başarı beklemiyordu. Tabii Türkiye elemelerinde elendik. İlk beşin içindeydik ama ilk üçe giremedik. Dördüncü olduk. İnsan bir mansiyon falan verir değil mi? Nerdeee :) İşin şakası bir yana edebiyat öğretmenim, yazmaya devam etmemi hatta edebiyat okumam gerektiğini söylese de bu hayali ancak çok sonraları gerçekleştirebildim. 10 sene önce köşe yazıları ile başlayan serüvenim bugüne kadar geldi. İlk kitabımı, kendi çocuklarıma bir miras bırakmak arzusuyla yayımlamak istediğimde Gazeteci Şerif Hocam; bencil düşündüğümü, bu ülkenin her çocuğunu kendi evlatlarım gibi görmem gerektiği ikaz edince, kolları sıvadım ve ilk kitabımı çıkardım. Sonrası zaten kendiliğinden geldi. İnsan yazmaya başlayınca artık bu sevdadan vazgeçemiyor. Bakın burada bile ikinci soruda desten yazdım. Hakkınızı helal edin. Kaç kitap yayınladınız konusu nedir? Nuran Taydaş Çal: Altı kitabım yayımlandı. Yedincisi de baskıda, o da yakında çıkacak inşallah. Bir de WR Teknolojisi ile Hazırlanan Kâbe Gözlük var. Onun da senaryo ve kitap çalışmalarını hazırladım. Kitaplarım, - Abı Hayat & Hayat Pınarından Damlalar - Kişisel Gelişim - Aşk Kalbe Düşünce – Beşeri aşktan İlahi aşka doğru giden bir yolculuk serüvenini anlatıyor. - Hayatın Kalbinden Tutanlar – Toplumsal gelişim kitabıdır. Toplumsal gelişim diyorum çünkü bu kitap sadece okuyan kişinin kendini geliştirmesini değil, yakınındaki insanların gelişimine nasıl katkı sağlayacağını da anlatıyor. Bir de çocuk macera olarak ele aldığım, Dâhi Kankiler Serisi var. Çocukların yeteneklerini ortaya çıkaracak çalışmalar yaptırırken, sürükleyici bir maceranın kapılarını aralıyor. Seri Kitaplarım; - Dâhi Kankiler 1 / Olimpiyatlarda - Dâhi Kankiler 2 / Tehlikeli Oyun - Dâhi Kankiler 3 / Şifreler Çözülüyor - Dâhi Kankiler 4 / Bermuda Sırlar Adası ( Yeni Çıkacak)
Yazmak mı yayınlamak mı zor? Nuran Taydaş Çal: İlk kitabımda yaşadığım sıkıntıları saymazsak, yayınlama konusunda çok sıkıntı çektiğimi söyleyemem. Yazma konusu ise zor değil ama zaman ve emek isteyen bir süreç. Özellikle çocuk kitaplarımı yazarken çok titiz davranıyorum. Araştırmalar yapıyorum. Çocukların fikirlerini alıyorum. Hepsini sentezleyip kaleme almak uzun bir süreci beraberinde getiriyor. Ben buna zorluk demiyorum titiz çalışma diyorum. Çünkü insan sevdiği bir şeyi yaparken zorlanmaz sadece fazla emek harcar. Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz? Nuran Taydaş Çal: Bu kitabın konusuna göre değişiyor. Araştırma yapmam gereken konular neyse onunla ilgili en doğru bilgileri ulaşacağım kaynakları araştırırım. Araştırdığım kaynakları karşılaştırırım. O sebeple şu kaynak diyebilmem çok zor. Mesela, Aşk Kalbe Düüşünce’de mütefekkirlerden tutun da, farklı üstatların kitaplarından, İslâm âlimlerinin çalışmalarına kadar birçok kaynaktan beslendim. Çok okuyor musunuz? Çok genç okumadan yazıyor piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz? Nuran Taydaş Çal: Okumayı seviyorum. Günümü planlarken okuma saatim mutlaka var. İş yoğunluğuma göre bu artıyor ya da azalıyor ama bir kitap çalışması üzerinde çalışıyorsam okuma saatim artıyor. Gençlerin okuduğunu düşünüyorum fakat benim sıkıntım, onların okumak için seçtiği kitaplar oluyor. Şahsım olarak istiyorum ki, hayat tecrübelerine katkı sağlayacak kitaplar okusunlar ama maalesef birçoğu bu tezden uzak hareket ediyor. Bunu genele dökemem çünkü içlerinde gerçekten çok kaliteli kitaplar okuyan gençler de var. Bakın ülkemizde maalesef popülerite olayı çok fazla. Bazı genç arkadaşlar yazdıkları ile bu üne kavuştu. Arkadan gelen genç arkadaşlar da bu furyaya katılmak için yazma serüvenine katıldı. Okumadan yazıp yazmadıkları konusunda fikir üretemem ama ne okuyup ne yazdıkları konusunda ortaya çıkan eserleri, okuyucunun takdirine bırakıyorum. Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Nuran Taydaş Çal: Benim için duygularımın dışa vurmuş halidir. Yazarların birçoğu hassas insanlardır. Yaşadıkları, şahit oldukları olaylardan çok çabuk etkilenirler. Benim de böyle bir yapım var. Olumlu ya da olumsuz her olay beni etkiler. Bu duygu ve düşüncelerimi de ancak yazarak ifade edebiliyorum. Benim açımdan bir terapi de diyebiliriz çünkü yazmaya başladığım zaman dünyam ile bağım kopar. Tamamen yazdığım konuların içine dalarım. Ondan başka bir şey düşünmem. İyi yazmanın formülü sizce nedir? Nuran Taydaş Çal: Bunun bir formülü varsa öncelikle okumaktır diyebilirim. Klasik olacak ama okumayan insanın cümleleri sıradanlaşır. Tekrarları fazla olur. Konu bütünlüğüne hâkim olamaz. Hayal dünyası, bakış açısı zayıf kalır. Bakın, sadece okumak eylemi ile formül ne kadar genişledi. Kaliteli kitaplar okuyan bir kişinin yazım dili ile az okuyan kişinin yazım dili çok farklıdır. Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Nuran Taydaş Çal: Daha iyi yazmak ile ilgili ahkâm kesecek konumda değilim ama kendi yazım serüvenimde uyguladıklarımı size aktarabilirim. Beni kitap yazmaya teşvik eden Gazeteci Şerif Mırık Hocam şunları söylemişti. Bir Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Mahir İz gibi düşünce insanlarının kitaplarını okumadan kitap okuyorum deme, kitaplar yazma... Onun ve diğer hocalarımın söyledikleri her sözü dinlemeye çalıştım. Özellikle Şerif Hocam, köşe yazıları yazdığım dönemlerde her yazımda beni öyle eleştirirdi ki, ağlamamak için kendimi zor tutardım ama sonunda anladım ki o eleştiriler beni olgunlaştırıyor, kalemimi yumuşatıyordu. Kalemin yumuşaması tabiri benim kullandığım bir tabirdir. Kalem yumuşayınca sözler naifleşir ve yüreklere daha güzel işler. Tabii bazen çok sinirleniyorum, o zaman da kalemim sivrileşiyor… Bunun yanında iyi bir gözlemci olmaya çalışıyorum. Bir insanın yüz halinden içinde yaşadığı duygu durumlarını analiz etmeye çalışırım. Tüm samimiyetimle söylüyorum, bir çiçeğe bakarken bile onu farklı bir gözle bakmaya çalışıyorum. Rabbimin yarattığı her şeyin bir hikmeti olduğunu biliyorum. Hatta karşılaştığım kötü niyetli insanlardan bile çok şey öğrendiğimi ifade edebilirim. Bunlar benim uyguladıklarım. İyi mi yazıyorum yoksa idare eder mi o kısım okuyucularımın takdiridir. Çünkü bu yazma serüveninde ben hâlâ ders almaya çalışan bir talebeyim. Talebeliğin dereceleri vardır. Hangi kademedeyim sorusuna hiç girmeyelim çünkü inanın okuyup öğrendikçe bu işin daha çok başındayım diyorum.
|