• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/kitapkonagi
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905334645270
Okuyalım, Okutalım
Takvim
Site Haritası

İyi yazmanın formülü kendine ait olmasıdır.

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Sadettin Turhan: Ben Sadettin Turhan. 1974, İstanbul doğumluyum. Aslen Tokat Niksarlıyım. Başakşehir’de ikamet ediyorum. Evliyim, 2 çocuk babasıyım. Dünyalık meslek olarak Mali Müşavirlik icra ediyorum. Fatih Ticaret Meslek Lisesi’nden mezun oldum. O yıllarda kitapçılar ve o dönemin edebiyat insanları ile yapmış olduğum röportajları, notları ve bilgileri biriktirerek kendi çapımda bir çalışma oluşturmuştum. Kısaca Sadettin TURHAN’ı böyle tanımlayabiliriz. 
Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz?
Sadettin Turhan: Evet, aslında bu gerçekten; matematik ağırlıklı çalışan ve sosyal ilişkiler noktasında birçok sektörle irtibat kuran ticari bir kişi için farklı bir yaklaşım. Ortaokul ve lise yıllarında okumaya, yazmaya, öğrenmeye, konuşmaya, dinlemeye ve anlatmaya çok meraklı bir yapım vardı.

Çocukluğum bu yüzden okul sonrası Beyaz Saray Kitapçılar Çarşısı’nda geçti. 
O dönemde kitapların içinde olmak bana birçok kitabı görme, tanıma, onların kapaklarını açıp tanışma fırsatı verdi. Aynı zamanda bu kitapların yazarları ile tanışıp onların fikirlerini alma ya da bulunduğumuz ortamda onların sohbetlerine şahit olma imkânı tanıdı. Bu vesile ile yazma eylemim notlar şeklinde bu çağlarda başladı. Askerlik döneminden sonra bu notları inceleme, araştırma, bunlarla ilgili detaylı bilgiye sahip olma ihtiyacı hissettim. Bunları unutmamak adına küçük notlar şekline dönüştürdüm. 

Zaman zaman dostlarımız ile de bir araya gelerek mini sohbetler şeklinde anlatmaya başladık. 2003 yılında bir dergi sahibinin “Konuşmuş olduğumuz bu hususları yazıya döker misin?” sözü üzerine makale olarak paylaşalım başlığı altında yazı hayatımız başlamış oldu. Böylece 2003 yılı yazı hayatımızın başlangıcı diyebiliriz. Bu söylemle birlikte 12 sene bir dergide köşe yazarlığı yapmaya başladım. 
Kaç kitap yayınladınız konusu nedir?
Sadettin Turhan: Kitap yayınlama işi de tarih olarak 2010 yılını gösteriyor. O döneme geldiğimizde yazılan bu makalelerin kaybolacağı düşüncesi ile kitaplaştırma fikri aklımıza geldi. 

İlk kitabımız “Seccadem Islanmıyor” isimli şiir kitabı idi. 2010 yılında ilk kitabımızı neşrettik. Gençlik, ahlâk ve namaz bu üç ana temel konuyu ele alan şiir ritminde anlatımların olduğu bir çalışmaydı. 

İkinci olarak “Gençliğin Enerji Kodları” ismini verdiğimiz; aynı konuları bu sefer makale şeklinde değerlendirdiğimiz bir kitabımız neşroldu. 

Hemen sonra “Rahmet Damlaları” adını verdiğimiz ve gerçekten bugün bizim manevi dünyamızda önemli konuları anlatan; birincisine “Efendime” adını verdiğimiz içinde Efendimiz sallallahu aleyhi ve selleme mektupların bulunduğu bir çalışma. İkincisi “Medet Ya Hu” Rabbe olan dualarımızı daha sistemli bir halde dilekçe şekline çevirdiğimiz kitabımız. Ondan sonra da aslında bu iki kitabın ana temelini oluşturan ve bir müminde ihtiva etmesi gereken hususları ortaya koyduğumuz, reçete diye değerlendirdiğimiz “Şerefli İnsan” ismini verdiğimiz çalışmayı çıkardık. Böylece bir müminin, bir insanın üzerinde olması gereken vasıfları değerlendirdiğimiz bir çalışma oldu.  

Sonrasında 6. Kitabımız “Sadık Arkadaş” dediğimiz Mekke Medine Umre Rehberi şeklinde hazırladığımız, o bölgeye olan aşkın, muhabbetin ve iştiyakın değerlendirildiği neşroldu. Yetişkinlerle ilgili bu çalışmalarımızı sayabiliriz. 

Daha sonra ihtiyaç duyulduğu üzere ilkokul çocukları için hikâye setleri oluşturmaya başladık. İlk olarak “Dedemle Bir Gün” seti aslında benim için yeterli bir çalışmaydı. Küçük kitapçıklar halinde olduğu için anaokulu ve 1. Sınıf çocukları ilgi gösterdi. Ama 2. 3 ve daha büyük sınıflara giden çocuklar için yetersiz kaldı. O yüzden biz de bu hikâyelerimizi değiştirerek ve ilavelerle “Küçük Bir Karış” ve “Çekil Önümden” kitaplarını ortaya çıkardık. Ve yine ortaokul çocuklarımız için “Elif ile Emir Çanakkale’de” kitabımızı çıkardık. Böylece şu ana kadar 14 kitap çıkarmış olduk. Ve halen yeni çalışmalarımız devam etmekte.
Yazmak mı yayınlamak mı zor?
Sadettin Turhan: Ben hep şu ifadeyi kullanmayı uygun buluyorum. Yazar, düşündüklerini fiiliyata dönüştürebilen kişidir. Birçoğumuzun fikir dünyasında çok önemli bilgiler olabilir. Bu bilgileri fiiliyata dökmediğimizde, kâğıda dökmediğimiz, diğer insanlarla paylaşmadığımız sürece bir eksiklik var demektir. 

Aynı zamanda ben yazarları düdüklü tencereye benzetiyorum. İçerisinde var olan bilgiyi, birikimi, kendine ait o duyguları dışarı vurmadığı zaman, bir müddet sonra patlama yaşayabilir. Ara sıra havasını almak, gazını çıkarmak ya da onu daha verimli hale getirmek için mutlaka yazıya dökmek gerekiyor.

Yazmanın tabii ki zorlukları var. Çünkü bu bir sancılı süreçtir. Bu süreç içerisinde yer, zaman, mekân kavramı ortadan kalkar. Gecenin bir yarısı kalkıp bir şeyleri not edersiniz. Veya yolda giderken, araba sürerken ya da herhangi birisiyle başka bir şey konuşurken birdenbire aklınıza bir husus gelir. O hususu derhal kâğıtlara dökme ihtiyacı hissedersiniz. Yazma süreci gerçekten sıkıntılıdır.

Yazdıktan sonra bir de bunları kontrol etme süreci başlar. Yazdıklarınızı tekrar tekrar okursunuz. Önce kendiniz sindirmeye, sindirdikten sonra başkalarına faydalı olup olamayacağı noktasını irdelemeye başlarsınız. Bazen yazar yazar tekrar geriye doğru silersiniz. Bazen bir cümleyi bir defada yazar ve bitirirsiniz. Ondan sonra tekrar o cümleyi algılamaya çalışırsınız. Bu mana itibariyle tabii ki yazmak çok zor bir eylem. Sadece yazmış olmak için yazmak ise çok doğru bir yaklaşım değil. 

Yazma eylemi bittikten sonra neşretmek çok daha zor kısmı açıkçası. Çünkü artık işin içerisine bir noktada ticaret giriyor. Yayınevleri bu süreçte seçici davranırlar. Eskiden gençlik yıllarımda bir kitap basıldığında, bunu yayınevi karşılar ve diğer yayınevlerine göndererek size destek sağlarlardı. Fakat okuma oranının azalması ile birlikte bu süreç değişikliğe uğradı. Yani yazdıktan sonra kitabınızın arkasında durarak aynı zamanda onu okuyucuya ulaştırmak daha kaba bir tabirle satmak zorundasınız. Dolayısıyla yazmak, yayınlamaktan çok daha kolay hale geldi. 
Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz?
Sadettin Turhan: Böyle bir soru için sizi tebrik ediyorum. Gerçekten çok güzel bir soru olmuş. Şimdi her yazarın kendine ait bir kaynağı mutlaka olması gerekir. Bir kaynak olmadan oradan su fışkırmasını bekleyemezsiniz.

Bunda öncesinde mutlaka bir birikim şartı olmalı. Aynı zamanda gözlem yapabilmeli. Aynı zamanda da okuduğu şeylerden çıkarımlar yapabilmeli.

Bunun için de mutlaka yazmadan, öğrenmeden veya kâğıtlara dökmeden evvel o konuyla ilgili bilgi ve fikir sahibi olmak gerekiyor. 

Ben kendi yazdıklarım itibariyle Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hayatı, hadisleri, Kur’an ahlâkı ve ahkâmını ön planda tutarak daha çok gençleri ve toplumun dikkat ettiği hususları gözlemlemeyi uygun buldum. Kaynak olarak kendime bunları seçtim. 

Gençlik yıllarımda yazma eylemine geçmeden evvel ana temelimde sözlük, ansiklopedi okumayı çok seviyordum. Peygamber hadislerini okumayı çok seviyordum. Kur’an’ın mealini kendime kaynak edinmeye gayret ettim. Bunun dışında tabii ki önceki Allah dostlarının hikâyeleri, menkıbeleri, vermiş olduğu sözler benim en önemli kaynaklarım oldu. O kaynaklardan kendime bir çıkarım yaparak yeni bir metot bulmaya, yeni sözler ortaya koymaya, yeni bir takım verimler ortaya koymaya çalıştım. 
Çok okuyor musunuz? Çok genç okumadan yazıyor, piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz?
Sadettin Turhan: Açıkçası çok kitap okuduğumu söylemem mümkün değil. Sayı olarak çok kitap okumuyorum. Yalnız hangi konuda yazı yazacaksam, makale hazırlayacaksam veya herhangi bir hususta konferans vereceksem mutlaka onunla alakalı ön detay bilgilere ve sonrasında beni tatmin edecek bilgiye sahip olmaya gayret ediyorum. Çünkü bilmeden bildirmek, söylemeden söz sahibi olmak, nazar etmesi, nüfus etmesi ve etki etmesi için muhakkak o bilgiye hâkim olmak gerekiyor.

Bu konuya da katılıyorum. Gerçekten okumadan, bilmeden, bilgi sahibi olmadan söz sahibi olmaya çalışan yazarlar var. Bu yazarlardan olmamak için gayret sarf edenlerdenim. Netice itibariyle bir önceki soruda da ifade etmiştim. Yazar, toplum içerisinde örnek olan ve bununla bir şeyleri ifade etmeye çalışan, söylemlerini eyleme dönüştüren ve bu eylemleri de kalıcı hale getiren kişidir. Bunun için de tabii ki okumak gerekiyor. 
Yazmak sizin için ne ifade ediyor?
Sadettin Turhan: Aslında çok farklı bir soru olmuş, daha önce hiç karşılaşmadığım bir soru! 

Yazmak benim için hayat tarzı, hayatın manası ve aldığımız emanetleri bir sonraki nesle taşıma gayretidir. Yazmak, bu eylemin en önemli noktasıdır.

Yazmak, bilginin aktarılması, tecrübenin devredilmesidir. Kendi benliğini hayatın içerisine adapte edebilmektir. Kendini kendine ispat etmektir. Daima diri olabilmenin, diri kalabilmenin, dirlik halinde yaşayabilmenin eylem biçimidir. Yazmak sıcak tutar, yazarı cahillikten kurtarır. 

Öğrenmenin en iyi yöntemi öğretmektir. Öğretmenin en güzel yöntemlerinden birisi de yazarak bunu hareketli hale getirmektir. O yüzden yazmak bir eylem bir hayat tarzı, sonuçtur. Biz yazalım ki bizim kâtiplerimiz de hakkımızda güzel şeyler yazsınlar. Yarın tüm hesabın verileceği o mahşer gününde yazdıklarımız karşımıza güzel ameller olarak çıksın. 
İyi yazmanın formülü sizce nedir?
Sadettin Turhan:
a) Ne yazacağını bilmek, 
b) Niçin yazdığını bilmek,
c) Nereye yazacağını bilmek,
d) Kime yazacağını bilmek,
e) Yazdığında haddini bilmek,
f) Yazdığınız şeyi özümseyebilmek, bunu hayatınızın tamamına aksettirebilmek ve o cümleleri, mısraları, beyitleri okuduğunuzda; ilk önce kendi nefsinize hoş gelebilecek, sizi mutlu edebilecek, sizin hayatınızda bir şeylere yön verebilecek olmasıdır. 

Eğer size sirayet etmiyorsa siz okuduğunuzdan kendiniz lezzet almıyorsanız, o zaman yazdığınız şeyin başkalarının hayatı üzerinde de etkili olmasını düşünemezsiniz. Öncelikli olarak iyi yazmanın formülü kendine ait olmasıdır. 
Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz?
Sadettin Turhan: Aslında daha önce de ifade belirttiğimiz şekilde kabullenmek, araştırmak, incelemek, özümsemek ve buna bağlı olarak da elinize kalemi aldığınızda karşınızda bir beyaz kâğıt olduğunu, bu beyaz kâğıda yazdığınız her cümlenin size ait olduğunu bilmek; o beyaz kâğıtla, kalemle ve size bu ilhamı veren güç ile birlikte olduğunuzun farkına varmak. 

Sadece yazmış olmak, bir şeyleri kalem üzerinden kâğıda dökmüş olmak; ne yeterli bir sonuçtur ne de varılması gereken bir noktadır. Yazmanın önemli bir eylem olduğunu bilmek gerekir. Ve yazarken en çok dikkat edilmesi gereken husus da şudur. Belki de iyi yazmanın genel kuralı; bu yazdığınız yazı asla kaybolmayacak. Çok güzel konuşan bir hatip veya kötü konuşan biri olabilirsiniz. Bir müddet sonra o toplumda bulunanlar, sizin söylediğiniz kötü şeyleri unutabilirler. Veya görmezden gelebilirler. Yazmak öyle değil. Yazdığınız her cümle, her kelime, her paragraf, her sayfa, her kitap belki de yüzyıllar boyunca muhafaza edilecek. Ona iyi veya kötü niyetle bakan insanlar oradan sizin hakkınızda fikirler yürütecekler, belki eleştiri yapacaklar, belki de onunla ilgili başkalarına tavsiyelerde bulunacaklar. 

O yüzden iyi yazmak istiyorsak mutlaka kalıcı olduğunu bilmek, düşünmek ve cümlelerimizi buna göre seçmek ehemmiyetli ve önemli geliyor.


367 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Fikir Konağı
Abdullah Küçük
Ev Hapsi Günlerinden

Ali Haydar Koyun
Rakamlarda büyük, güç de zayıf olan topluluk

Derya Kadıoğlu
Yalvaç'ın İnsanları

Fırat Han Koçak
Dünyayı Sömüren Küresel Çeteler - 4

Hanife Mert
Eylül ve Hüzün

Zehra Gaylan Yüksekkaya
"Sahi, Neydi Bayram?"

Abdullatif Acar
Umut Adına Martı Olmak

Afşin Selim
Kitapla Diriliş

Ahmet Aytaç
Yazmak kolaydır, Okutturmak büyük marifet ister...

Altun Özmeşe
Kalpteki Kor Parçası

Aslı Ersoy
Zıtlıkların Öğretisi*

Aynur Hazar
Nice Ömürler Eskir Yaşamanın Teninde

Ayşen Kurban
Eksiğim

Aytekin Duran
Görmek ve Duymak Nasıl Bir Duygudur...

Beyhan Uygur
Şekerci Dede ve Tonton Eşi

Burak Kılıçaslan
Burak Kılıçaslan: Emin Demir ile "Ferman" Üzerine Bir Söyleşi

Çağrı Cebeci
Çağrı Cebeci: Yaşlılık

Dilruba Başak
Her Şey Sevince Güzel

Diyanet İşleri Başkanlığı
Öfkeye Hakim Olmak

Engin Dinç
Dil Belası

Ergül Yılmaz
Bir Demet Şiir

Gamze Karadağ
Kayahan Demir: Gaipten Sesler

Gamze Parlak
İnsanlık Nereye Gidiyor

Gözde Karadağ
Gözde Karadağ: Hakan Yusuf Yılmaz - Alpagut Budun 1 Beklenmedik Keşif

Gülhan Teke Genç
Evrildik (mi?)

Hatice Yatkın Yetişen
Adımı Unutma (İmza: Kadın) / Kitap Yorumu

Havva Yaşar
Tefekkür Üzerine Hasbihal

Hayrettin Gönül
Zaferimiz Daha Bir Yaşında!

İbrahim Ethem Gören
Bir Burak bekleniyor!

İlhan Özgür
Türk Eri

Kaşif Meriçli
Kaşif Meriçli: Little Fugitive

Mahmut Ferhat Alptekin
Demokratik Sol

Mecbure İnal Vela
Çizdim, oynamıyorum!

Mehmet Aydın
Ömer Faruk Kaya: Sus ve Bana Aşkı Anlat

Merve Güney
Güneşin Kızı Biterken

Meryem Seyda Parlak
Psikoloji’ye (Ruh Bilimine) Olan İhtiyaç

Muharrem Dere
Doğu, Batı. Dost, Düşman! Kime Göre?

Murat Ginlik
Kısacık ve Çok Uzun Bir Hikâye

Murat Şaşzade
Küçük Tuhaflıklar

Mustafa Gündoğdu
Ölüm Var...

Nagihan Örsel
Sadece SEN!

Nazan Arısoy
Yağmur'un Aşka Teslim Oluşu

Necati Dilek
Uğruna Şiirler Yazılan Kadın

Necdet Bayraktaroğlu
Büyük Türk Devlet Adamı Timurhan'ın Hayatı, Vasiyeti ve Yasası olan Tüzükat-ı Timur

Nermin Güday Kaçar
Asker Yolu Beklerim

Nurcan Dağ
Yalancı Pollyanna Kitap İncelemesi

Nurhan Işkın
Dedemin Saati

Nurittin Günay
Babamın Jübilesi

Özlem Akşit
Selamlaşma Geleneğinin Toplum ve Gençliğimiz İçin Anlam ve Önemi

Pakize Şeyma Kandemir
Salgının Yeni Yazarları 1

Selahattin Doğan
İyilikde İnatlaşmak

Şükran Pınarcan
Duran Çetin Cüneyt kitabı yorumu

Turan Yalçın
Çay Felsefesi

Yasemin Ilgın
Yasemin Ilgın: Hayallerim

Zeynep Didem Gezgin
Merhamet