Vazgeçme, çünkü sen çok değerlisin. Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Duygu Songül Kahraman: Merhaba ben Duygu Songül Kahraman. 20 Mayıs Çankırı doğumluyum. Kendimi bildim bileli yazmaktan hoşlanır, keyif alırım. Ama hayatımda şiir yazmama vesile olan milat olarak düşündüğüm bir olay olmuştur ve ben ondan sonra şiir ve söz yazmaya, yazı yazmanın dışında başladım. Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Duygu Songül Kahraman: Aslında ben kendimi bildim bileli yazıyorum. Ama bunun farkına şiir yazmaya da başladıktan sonra fark ettim. Eskiden bilgisayarım yoktu. Elimde yazar, internet Cafe'ye gider maillerimde saklamaya çalışırdım. Kaç kitap yayınladınız konusu nedir? Duygu Songül Kahraman: Bireysel henüz 2 tane ama devamı gelecek okurlarım istediği sürece. Yalancı Pollyanna kitabımda; Avni(kanser)'den yola çıkarak kendi yaşanmışlıklarımı da katarak nasıl olumluya o durumu çevirebilir kişi onu anlatıyorum. 7 Hayattan Püskürenler kitabımda ise; yine gerçek yaşanmış hikâyelerden yola çıkarak toplumun püskürttüğü yanlışları anlatmaya çalıştım. Mesela üvey anneye önyargılı yaklaşım, uyuşturucunun getirdikleri, kan davası, sosyal medya'nın gücü ve aileden alınmayan sevgi eksikliği. Bir cenaze de akrabaların akbabalığı, evcil hayvanlarımızın ölümünde çevremizin saygısızlığı, aile yaşamında hoşgörünün önemi, gerçek aşk yıllar sonra yine bizi bulur mu? ve buna benzer şeyler. 2015 yılında değerli yazarlarımızın da katılımıyla Biz Varız kitabında 2 minik hikâyem yayınlandı. Geliri Otizm derneğine yayınevi tarafından bağışlandı. 2017 yılında değerli şairlerimiz ile birlikte Kağıt'tan Şiir Antolojisi 1 kitabımız çıktı. 2018 yılında değerli şairlerimiz ile birlikte Kağıt'tan Şiir Antolojisi 2 kitabımız çıktı. Okurlarımın çok beklediği ve sürekli sordukları Avni'yi Nasıl Yendim kitabımı da bu yıl hayata geçirmeyi planlıyorum. Bu eserin özelliği ise Yalancı Pollyanna kitabımın devamı niteliğinde olması ama aslında kurgu da katarak roman tarzı olarak yazmış olmam. Tek benzerlik Avni konusu. Bu eser ile birlikte Avni konusunu yazımlarımdan da çıkartıyorum. Okurlarımın karşısına çocuk kitaplarım ve bizlere fantastik gelen oysa gerçekte böyle şeylerin yaşandığına inandığım gerçek yaşanmış bir konuda yazmak planlarım dahilinde.
Yazmak mı yayınlamak mı zor? Duygu Songül Kahraman: Yazmak zaten en güzel motivasyon. Kesinlikle yayınlama süreci derim ben. Tabii ki ben iki taraflı bakıyorum olaya. İşini doğru yapan bir çok yayınevinin de zor durumda olduğunu biliyorum. Bu güzel insanlardan maalesef çok az. Ama bunun yanında bir çok değerli kalemi yazmaya küstüren, edebiyata ticaret gözüyle bakan, masrafları dışında çok uç noktada para talebinde bulunan yayınevleri de var. Benim de yayınevi kurmak hayalim var. Sadece oturup kendi kitaplarımı basayım gibi bir şeyim olmayacak o durumda. Elimden geldiği sürece doğru kalemler ile birlikte bir farkındalık yaratmak istiyorum. Tabii ki bu sadece hayal şu anda. Niyet ettim bıraktım. Nasipte varsa olur mutlaka zamanı gelince şartlar oluşur kendiliğinden. Bu arada şu anki 2 yayınevimden de memnunum. Teşekkür ediyorum buradan kendilerine. Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz? Duygu Songül Kahraman: Genelde yaşanılan şeyler ilgimi çekiyor. Bunu bizzat benim yaşamam gerekmiyor. Çevremin yaşadığı, ya da bana anlatılan, benim gözlemlediklerim bana göre yanlışlar kalemime ister istemez takılıyor. Bu benim seçebileceğim bir şey değil aslında. Yazarken ben, ben olmuyorum. Rehberlerimin yazdırdığı düşünüyorum çoğu zaman. Sonradan okuduğumda bunu ben mi yazdım? dediğim çok zaman oldu. İnanması güç ama bazen rüyamda gördüklerimi de yazıyorum. Yalancı Pollyanna kitabımı okuyanlar bilir Balkan Harbi hikâyemi rüyamda görerek kaleme almıştım. Buna benzer çok dünyalar görüyorum ama çoğunu kaleme almıyorum. Çok okuyor musunuz? Çok genç okumadan yazıyor piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz? Duygu Songül Kahraman: Yani çok demeyeyim de kendimce okumaya çalışıyorum desem daha doğru olur. Okumak ufku açar ve farklı dünyalara götürür. Özgürleştirir, hayal dünyasının kapılarını açar. Ama hiç okumadan da yazan mutlaka vardır. Bu Allah'ın verdiği çok özel bir şey yazmak. Ama tabii ki kişi kendini yenilemek istiyorsa, birbirinin kopyası bir şeyler yazmamak adına okumaları da şart. Kalite kime göre kalite? Çünkü o kitabı alan varsa tabii ki basılır. Çok satılması ya da az satılması kitabın kalitesini de belirlemez aslında. Hatta her kitabı olan yazar ya da şair de değildir. Bazen doğru kalemlerin satmasının yanında, doğru olmayan edebiyata uymadığı düşünülen bir çok kitabın satması da bazen popülerlik ile alakalı bir durum. Doğru kitapların yanında popüler isimler de satıyor. Eğer ismi varsa bir kişinin ne yazarsa satar. Hatta ne yazdığının da çok önemi yok. Bu sanatın her dalında var aslında. Mesela Kafka'nın kitapları o hayatta iken talep görmemiş, hatta basılmamış bile bildiğim kadarıyla. Öldükten sonra basılıyor. Bir çok yazdıkları da kayıp. Ama yaşadığı dönem ilgi görmeyen satırlar yıllar sonra bir çok insana ışık tutuyor. Bu da bana şunu öğretiyor. Kendimiz için yazalım. Olabilirse, basılabilirse başkaları da okur. Koşulsuz yazdığımızda doğru şeyler çıkar ortaya. Size bir çok kişi kaleminizin güzel olmadığını, hatta yazmamanız gerektiğini, kabiliyetinizin olmadığını söyleyecek. Eğer siz kabiliyetinizin olduğuna inanıyorsanız, yazılımlarınızın misyonu varsa okura bir şey katıyorsa, size kendinizi iyi hissettiriyorsa sürekli yazın. Ama mutlaka da okuyun. Kitapların türlerine eski, yeni yazar ya da yabancı Türk yazar demeden okuyun. Çünkü elimize ulaşan her kitap bize bir şeyler anlatmak için vardır. Kitap size araçtır. Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Duygu Songül Kahraman: Sessiz bir çığlık yazmak benim için. Konuşamadığımda, üzüldüğümde, sevindiğimde, kendimi ifade edemediğimde yazarım. Yazmaktaki amacım; yazarak birçok yanlışın düzeleceğine inanmamdan dolayıdır. Eğer gerçekten misyon edinerek yazarsa bir yazar, gerçek okuyucunun içine akarsınız. Bilemezsiniz kimin neye ihtiyacı olduğunu. Belki de anlatamadığı bir sorusunun cevabını sizden duymuş olacak. Sizi tanımadan sevecek ve bütünleşeceksiniz. Yazmak öyle bir şey ki, düşünebiliyor musunuz birçok tanımadığınız insana içinizi akıtıyorsunuz ve onlarda size bir şekilde tepki veriyor. Eğer yazdıklarınız sevgiye dairse ve umut kokuyorsa gerçekten kocaman bir sevgi yumağı oluşuyor. Hele ki aynı kaderi yaşayan biriyse istemeden dost, kardeş hatta akraba oluyorsunuz. Hayatımızda hepimiz üzüntüler yaşadık, ağladık, haksızlığa uğradık. Önemli olan bunları kağıda dökebilmek ve yaşayan belki de binlerce kişiye umut olabilmek. Belki siz yazarak atlattınız ama karşı taraf sadece okuyor yazamıyor ve sizin yazdıklarınız ile hayata bağlanacaktır. Yazmak heyecan veriyor, sorumluluk aşılıyor. Eskiden kendime yazıyordum oysa şimdi sorumlu olduğum bir çok okurum var. Bu çok heyecan verici ve o yazdıklarım artık benim olmayacak, zaten değiller de. İyi yazmanın formülü sizce nedir? Duygu Songül Kahraman: Koşulsuzca kimseden hiçbir şey beklemeden en yakın arkadaşına içini döker gibi yazmak. Okumayı ihmal etmemek. Plan yapmak ve gerçekten yaptığınız plana uymak. "Durun ben de bir kitap yazayım" gibi bir düşünce ile bulaşmayın derim. Zaten de kimseye faydası olmaz o yazdıklarınızın bu düşünce ile. Zaten kişi kendini bilir kabiliyeti olup, olmadığını. Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Duygu Songül Kahraman: Çok oku, plan yap, içinden geldiği gibi yaz. Kendine inan. Yollar taşlı, o taşları yolundan kaldıracak gücün varsa asla durma. Zaten koşulsuz, beklentisiz yazarsan kendine inanırsın. Sana "yazma, kalemin kötü" diyenler olacak. Kimisi bunu kıskançlıktan kimisi hasetten, kimisi egosundan yapacak. Tenkitlere kulaklarını tıka yürü. Gerçek eleştirileri kaile al, geleceğine taşı. Aslında biz inanmaya başladığımızda bir çok güzellikler hayatımıza akar. Vazgeçme, çünkü sen çok değerlisin.
Bu güzel röportaj için www.kitapkonagi.com Ahmet Bilgehan Arıkan hocama çok teşekkür ediyorum.
|