İyi yazmanın formülü, çok okumaktır.Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Özlem Tunalı: Psişik - şifacı, spiritüel, ressam ve yazarım diyebilirim. Muğla’da yaşıyorum ve bir kız annesiyim. Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Özlem Tunalı: Sanırım 10 yaşından beri yazıyorum, öykü ve şiirler yazdım çok uzun süre. Denemeler devamında geldi. (Çok çok sonraları büyüdüğümde spiritüel konularda yazmaya başladım.) Ortaokulda Türk ve dünya klasiklerini bitirdim. Bilindik yazarların çoğunu okumuştum ve yaşım 13’tü. Çok okumam ufkumu açmış olabilir ve bir de kütüphanemizin olması benim için iyiydi, kitap bittikçe kendime yeni kitap alıyordum. Bunun dışında o zamanlar bilgisayar yoktu eve daktilo almışlardı ve ben onunla oyalanmaya başladım. Daha düzenli yazmaya başladım. 10 yaşındayken yazar olmayı hayal ediyordum ve ben hep Dostoyevski’yi, Honoré de Balzac’ı, Jack London'ı okuduğumda kıskanırdım. Bir gün bunlar gibi olmadan ölürsem gözüm açık gidecek derdim ve arkadaşlarım dışarda oynarken ayda 23 kitap okuyordum ve her bulduğum fırsatta sığınağım kitaplarıma koşuyordum. Ta o zamanlar benim tutunma sebebim kitaplardı. Başka bir dünyanın olabileceğine dair inancım beni ayakta tutuyordu ki, zaten buna ihtiyacım vardı. Kaç kitap yayınladınız konusu nedir? Özlem Tunalı: 5 kitap yayınladım. Reiki, şifa sistemlerinin faydalarını ilk kitabım olan ŞİFACININ REHBERİ’nde anlattım. Akaşik Kayıtlar Mucizesi isimli 3 kitap yazdım ve Akaşik Kayıtlar sözleşme ve yaşam amacını anlattım ve bir de hamileyken yazdığım yine spiritüel bir kitap var hamilelerin başucu kitabı olacak nitelikte olan SPRİTÜELİN HAMİLELİK GÜNLÜĞÜ’nde de hamilelere olumlamalar ve dualar yazdım ve bu da bebek için çok faydalı olacak bir kitap. İlk kitabım İngilizceye çevrildi ve dünyanın her ülkesinde satışta diğerleri sadece Türkçe olarak diğer ülkelerde de internette satılmakta.
Yazmak mı yayınlamak mı zor? Özlem Tunalı: Yayınlamak benim için zor olmadı ilk çalıştığım yayıneviyle hâlâ devam ediyorum, bu kadar alternatifin olduğu bir yerde yayınlamanın zor olduğunu düşünmüyorum ama bundan 20 yıl önce gerçekten yayınlamak zordu. Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz? Özlem Tunalı: Bir kaynaktan beslenmiyorum, şimdiye kadar edindiğim bilgiler, tecrübeler bana kaynak oluyor. Çok okuyor musunuz? Özlem Tunalı: Ömrüm boyunca çok okudum benim normalim en yoğun halimde bile yılda 90 kitap okumuşumdur. Her odamda kitap bulunduruyorum. 10 dakika zamanım olsa açıp okurum. Başka türlü insan vakit bulamıyor bu kadar yoğunlukta çünkü. Çok genç okumadan yazıyor piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz? Özlem Tunalı: Öyle düşünmüyorum, yazsın, herkes yazsın. Zaten kimin okunacağına okuyucu karar veriyor. O yazan kişi belki de içinde bir cevher taşıyor olabilir. Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Özlem Tunalı: Deşarj olmak diyebilirim. Kimi bunalınca koşar, kimisi boks yapar, kimisi örgü örer rahatlar benim de rahatlamak şeklim yazmak, aslında yazmak benim için lazım. Merhem, ruhuma şifa. Aslında kendimi dinlendirme şekillerimden biri benim için. Yazmadığım bir dünyada hayat bana daha zor olurdu. Benim tutunmam için yazmam lazım, bir bakıma sığınağım da diyebilirim. İyi yazmanın formülü sizce nedir? Özlem Tunalı: Çok okumak ilk başta gelir. Çünkü cümle kurmayı bilmeyen bir insan yazar olamaz. Devrik cümlelerle dolu anlatımlar yorucu oluyor. Ayrıca anlatım bozuklukları çok olunca kitabı okumak zorlaşır ve o insana yazar demek de zorlaşır. Bence insanın Türkçe'ye hakim olması önemli. Bana kişisel olarak kolaylık sağlayan gazetecilik okumam oldu. Devamında ise 9 yıl boyunca profesyonel anlamda günde 10 saat uluslararası bir dergide editör olarak çalışmam beni geliştirdi. Çünkü yazının içindeydim. Gün boyu anlatım bozukluğu düzeltmem ve işimin yazı yazmak olması zaten kolay yazı yazmamı sağladı. Bunun dışında küçüklükten itibaren çok kitap okumuş olmam yardımcım olmuştur, yazar adaylarına bu konularda dikkatli olmalarına, Türkçe'ye ne kadar hakim olurlarsa o kadar kolay yazabileceklerini söyleyebilirim. Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Özlem Tunalı: Yazar Turgut Özakman üniversitede bize derse gelmişti, önerilerde bulunmuştu ve dedikleri hep aklımda kaldı. “Fazla olan her şeyi atın” dedi. Yazarken buna önem veriyorum, sade yalın anlatmak önemli. Fazla kelimeyle değil de en az kelimeyle en fazla şeyi nasıl anlatabilirim? Artık atacak bir şeyim kalmadığımda yazı bitmiştir. Bol okumak, bol gözlem yapmak ve kendin gibi olmak da önemli. Başkasının kalemi başkasını yansıtır peki ya kaleminden seni tanıyabilirler mi?
|