Yazmak, benim için terapi.Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Yeliz Demirci: Bu soruyu hiç sevemedim nedense... Kimlik midir kişiyi anlatan ve tanıtan yoksa benliği mi? Zira, hayat akıyor ve hayatla birlikte insan da evriliyor... Değişmeyen şeyler de oluyor mutlaka... Biraz deli doluyum mesela, içindeki çocuksu ruhu yaşatanlardanım, duygusal olduğum kadar da aykırıyım... Çekilmezim bazen, bazense alabildiğine naif... İçinde bambaşka dünyalara açılan bir ruhum var. İşte böyle bir kimlikle can bulmuşum. Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Yeliz Demirci: Bir gün babam bana (kilitli) bir günlük hediye ediyor ve günlük tutarak yazmaya başlıyorum; çoğu yazan gibi. Sonra bir gün, ortaokula başladığımız sularda, öğretmenimizin ve okulumuzun da teşvikiyle Polis Haftası için düzenlenen bir yarışmaya yazdığım bir şiirle katılıyorum ve birinci oluyorum :) Ve tırmanıyor içimdeki yazma aşkı... O günden bu yana da yazıyorum. Kaç kitap yayınladınız konusu nedir? Yeliz Demirci: Şu ana kadar yalnız şiir kitabım Nazra yayınlandı. Nazra, herkesin kendinden bir parça bulacağı, aşka ve hayata dair tüm duyguları barındırıyor. Sevi, özlem, hasret, vuslat, ayrılık, umut, isyan... sessizlik bazen... Yazmak mı yayınlamak mı zor? Yeliz Demirci: Birçok alanda olduğu gibi bu konuda da pek çok alternatif oluşmuş durumda artık. Hele ki paranız da varsa, içeriğe dahi bakmadan yazdıklarınızı basacak bir yayınevi bulmak işten bile değil. Yazmak, yazabilmek, hissedebilmek, yüreğinizi okunası bir kalemle işleyebilmek, içinizde olan biteni başka başka ruhlara da aktarabilmek ise bambaşka bir olay kesinlikle. Bu konuya sadece bir yayın işi olarak değil, hayata atılan bir imza olarak bakıyorum. Şahsen, salt olsun diye inanmadığınız bir işin içinde yer almak oluyor ötesi...
Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz? Yeliz Demirci: Hayatımıza dokunan, yüreğimizde izler bırakan, yaşadığımız her an hissetmek için bir kaynak aslında. Ruhunuzun ne ile beslendiği ya da neye ihtiyaç duyduğu da kaleme yansıyor mutlaka. Bir bakış, bir ses, bir nefes, bir söz, bazen bir resim, bazen bir çiçek... Her şey o bir lahzanın gönül telinize nasıl dokunduğuyla alâkalı... Çok okuyor musunuz? Çok genç okumadan yazıyor piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz? Yeliz Demirci: Son zamanlarda istediğim gibi verimli okuyamasam da genel olarak çok okurum diyebiliriz, evet. Aslında sadece gençler olarak değil, toplum olarak okumak gibi bir kültüre sahip değiliz. Zaman zaman yapılan anketler ve oranlar da bu tabloyu ortaya çok net koyuyor zaten. Kendini geliştirmek, beslemek, kaliteli ya da kalıcı bir iş yapmaktan ziyade günü kurtarmak temel amaç artık. Yatırım dendiğinde kişinin kendine yaptığı katkı yatırımdan dahi sayılmıyor. Hal böyle iken, hızlıca tüketilen bir zamanda kaliteli işler çıkmasını ya da yapılmasını beklemek de biraz ütopik kalıyor sanırım. Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Yeliz Demirci: Yazmak hayatımın olmazsa olmazı, bir nevi nefes almak ya da terapi gibi benim için. Kalemimle dertleşmese yüreğim herhalde içimdeki fırtınalar beni aşardı... İyi yazmanın formülü sizce nedir? Yeliz Demirci: Herkesin kendine göre bir yolu vardır mutlaka. Nacizane fikrim; okumak, farklı bakış açıları kazanmak, kendini geliştirmek, hissetmek, algılarımızı ve duygularımızı dinlemeyi bilmek, ruhu dinlendirmek ve yazmayı bırakmamak önemli... Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Yeliz Demirci: Çokça okumak. Ama kaliteli okumak... Severek ve sevdiğini okumak... Çünkü okudukça gelişiyor insan, genişliyor kelime hazinesi ve tazeleniyor dimağ; insan kendini ve içindeki benliği de keşfediyor; tabii kalem de etkileniyor mutlaka...
|