Toplumsal bilinci gelişmiş bir yüreğe sahip olmak lazım.Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Şahin Karaman: 1956 yılında Sivas- İmranlı- Maden Köyü doğumluyum. Kimlik kaydım 1959; ama benim için önemli olan doğduğum tarihim. 1966 yılında ailece Bursa’ya taşındık. İlk ve orta öğrenimimden sora inşaat işini meslek edindim. Kısa süreli de olsa Libya, Almanya ve Moskova’da çalışmaya gittim. Bu yüzden hayat felsefem ve insanlığa bakış perspektifim evrensel insan haklarının kutsallığıdır. İçinde insani duyguları besleyen hiçbir düşünce ve yaşam biçimini bir diğerinden ayırt etmedim. Yazmaya başlama hikâyenizi anlatır mısınız? Şahin Karaman: Yazmaya başlama hikâyem ortaokul yıllarıma dayanır. Kişisel veya toplumsal konularda duygu yoğunluğu yaşadığım zaman makale veya şiir yoluyla duygularımı ifade etmeye çalışırdım. Kaç kitap yayınladınız, konusu nedir? Şahin Karaman: 1993 yılında resmi kaydı olmayan “Tepki” adlı ilk kitabımla kısaca sosyal ve siyasal yozlaşma gibi konuları ele aldım ve yazarlığın ilk adımlarını onunla attım. 2006 yılında “İnce Ölümler” 2012 yılında “Gönül Mahzeni” 2018 yılında “Şeffaf Paravan” adlı şiir kitaplarım ve “Akustik Mekânlar” adlı öykü kitabımı yayınladım. Yazmak mı, yayınlamak mı zor? Şahin Karaman: Gönülde biriken bir kaynak varsa elbette yazmak konuşmaktan daha kolay. Çünkü yanlış yazdığınızı silip düzeltebilirsiniz. Kitap yayınlamak ayrı bir meşakkat. Satışı ise tam bir dram. Dağıtım ve kitabevleri de ayrı birer vaka!.. Kitaplarınızı bırakır parasını alamazsınız. Yazar pes edip vazgeçtikten sonra elde kalan kitapları ucuzluk sepeti adı altında üç- beş liradan satarlar. Yazarlığınla seni övüp bir yerlere sığdıramayanlar kitabın çıkınca da satın almak için sağır ve dilsiz olurlar. Anlat anlat bitmez. Bu konuda bile uzun bir hikâye çıkar.
Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz? Şahin Karaman: Yazarken beslendiğim kaynakların başında toplumun kendisi gelir. İnsanoğlu öylesine garip bir varlıktır ki; çok değişken bir karaktere sahip. Hem duygusal ve merhametli, hem acımasız ve zalim!.. Her ikisinden de yeterince kaynak var. “Falandan etkilendim, filandan etkilendim” gibi bir düşüncem pek olmadı. Tabii ki hayranlık duyduğum şahsiyetler var. Örneğin; Ömer Hayyam, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Nazım Hikmet gibi. Yerli ve yabancı bilge insanların sözleri ve öyküleri... Bunlar benim için bir hazineyi harekete geçiren unsurlardır. Çok okuyor musunuz? Şahin Karaman: Çok kitap okuduğumu söyleyemem. Bugüne kadar okuduğum kitap sayısı beş yüzü aşmamıştır sanırım. Tabii ki okul kitapları hariç... “Çok genç okumadan yazıyor. Piyasa kalitesiz kitaplarla dolu” fikrine katılıyor musunuz? Şahin Karaman: Bu konuda gençleri yermek doğru olmaz. Öyle insanlar var ki yaşı altmışın üzerinde, hayatı boyunca altı tane kitap okumamış, ya şiir; ya da kendi hayatlarını yazıyorlar. Şu da var: Eğitmen ya da kamuda çalışan yüksek tahsilli bazı şahsiyetlerin şiirlerini okuyorum, daha ilkokul seviyesindeler. Bu tür yazarlar işte etkilenme sonucu bir şeyler yazmaya yönelmiş kimselerdir. Yazmak sizin için neyi ifade ediyor? Şahin Karaman: Yazmak, var olan bir kaynaktan vermek gibi bir şeydir. Kaynak ise, toplumun ve doğanın kendisidir. Görebilen için her türlü malzeme onda mevcut. Görebilme yeteneği her insanda yoktur. Bakmak ayrı, görmek ayrı bir şeydir. İyi yazmanın formülü nedir? Şahin Karaman: Öncelikle toplumsal bilinci gelişmiş bir yüreğe sahip olmak lazım. Maddi, manevi ve feodal düşünceleri gelişmiş olan birinin iyi şeyler yazabileceğine inanmıyorum. Öyle bir karakterden ayrıştırma ve yozlaştırmadan başka bir şey çıkmaz. Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Şahin Karaman: Bolca kitap okusunlar. İyi birer gözlemci olsunlar. Duygularıyla değil, akıllarıyla yazsınlar. En önemlisi empati yapsınlar.
|