• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/kitapkonagi
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905334645270
Okuyalım, Okutalım
Takvim
Site Haritası

Yazmak, yaşama sebebim.

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Hatice Dökmen: Öncelikle iki kızın annesi, dört torunun anneannesi ve kaybettiği eşinin geride bıraktığı anılarıyla yaşama devam eden bir kadın. Bunların yanı sıra azıcık da “yazanım” diyebilirim. Yazanım, diyorum çünkü ayak izlerinden yürüdüğümüz Ernest Hemingway bile “Hepimiz kimsenin asla usta olamayacağı bir zanaatın çıraklarıyız,” demişken “yazarım” demek bana oldukça iddialı geliyor.

Edebiyat yolcuğum başladığından bu yana pek çok dergi, antoloji ve internet sitelerinde yazılarım paylaşıldı. Birçok edebiyat yarışmalarında mansiyon ve birincilik ödülleri aldım. Bunların içinde en son aldığım ödül, Tekirdağ Büyük Şehir Belediye’sinin 2019’da hazırladığı öykü yarışması birinciliği oldu. 2016’dan beri yazarlık atölyesi eğitmenliğini yapmaktayım.

Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz?
Hatice Dökmen: Yazmak çocukluğumdan beri hayalimdi ama gerçekleşmesi oldukça geç başladı. Önceleri yazdığım şiirimsilerimi, sonra ufaktan ufaktan deneme ve öykü karalamalarımı internet sitelerinde paylaşarak edebiyat dünyasıyla tanıştım. Zaman içinde yetersiz olduğumu hissedip yazarlık atölyelerine giderek yazma tekniğimi geliştirdim. Yayımlanan her yeni kitabıma bir önceki kitaptan tecrübeler edinerek ve üstüne katarak bugünlere geldim.


Kaç kitap yayınladınız, konusu nedir?
Hatice Dökmen: Bugüne kadar yedi kitabım yayımlandı. İlk olarak “Güneşe Saklanmak” adlı bir şiir kitabıyla yayın hayatına adım attım. İkinci kitabım “Sağır Kurbağanın İzinde” adlı bir öykü kitabı oldu. Üçüncü kitabım “Sığ Sulardan Okyanusa” yine bir şiir kitabıydı. Hemen arkasından “Gri Çığlık” adlı bir öykü kitabım daha yayımlandı. Daha sonra novella da diyebileceğimiz “Salı Ertesi” adlı bir kısa romanım yayımlandı. Sonra üç yıl gibi bir duraksamanın ardından “Kum Gibi” adlı bir roman ve “Kemik Çayı” adlı bir öykü kitabım yayımlandı.

Şiir benim tabirimle kıyısında huzur bulduğum bir limandı. Ve o limanda kendimi sağalttım. Zaman içinde aslında hayallerimin kurgu yazım türü üzerine olduğunu ve şiirin bana yetmemeye başladığını hissettim ve böylece öykü ardından roman çalışmalarına geçtim. Hasılı şiir benim ilk edebiyat denemem olarak o yıllarda kaldı.

Gerek öykü ve gerekse romanlarımda sosyo-politik, sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel alanlara değinmeyi seviyorum. Her yazanın topluma verebileceği mesajları olmalı diye düşünüyor ve bunu kendi kurgularımda yapmaya çalışıyorum.


Yazmak mı yayınlamak mı zor?
Hatice Dökmen: Elbette ki yayınlamak zor. Yazdığınız kitap dünyanın en iyi edebiyat şaheseri dahi olsa önce tanınmanız lazım. Kaleminizi okuyucuyla tanıştırmanız lazım. Edebiyat dalında bir yerlere gelmek geçmişte de zordu şimdi de zor. Aradaki tek fark şimdi parası olan kitabını yayımlatabiliyor.

Ama bir kitabın okuyucuyla buluşma safhası oldukça sancılı geçiyor. İşte burada kitabın yazarı tamamen yalnız ve sahipsiz kalıyor ve bütün sorumluluğu yine kendisi sırtlaması gerekiyor. Şayet sırtlayamazsa kitabın adı sanı kalmıyor. Özellikle Türkiye’de binlerce kitap depolarda çürüyor.

Kitabın yazarı dosyasına koyduğu son noktaya kadar geçirdiği sancılı sürecin ardından bir de böyle zor bir sürece girince yazmaktan elini eteğini bile çekebiliyor. Hani bilirsiniz geçmiş tarihte de vardır yazar küskünlüğü ve her zaman da olacak. Hasılı yazan insanların çoğu yazım hayatının bir yerinde yazar küskünlüğü yaşayıp içine kapanabilir ve bu özellikle kitap yayımlandıktan sonraki hayal kırıklıklarıyla baş gösterir. Sonuç olarak bir kitabı yayınlama süreci yazma sürecinden zordur bence.


Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz?
Hatice Dökmen: Çok klişe olacak belki ama elbette ki çevremden. Çocukluktan beri gördüklerimden, duyduklarımdan bugüne değin yaşadıklarımdan ya da şahit olduklarımdan ya da okuduklarımdan ya da seyrettiklerimden beslenirim. Özellikle de bir türlü hazmedemediğim ve isyanlarımı ancak satırlara akıtabildiğim ezilen taraf duygusallığından beslenirim. Kurgularımda çok fazla hayal ürünü olmaz. Kahramanlarımı oldukça sıradan, çevremizde hep olabilecek gerçeğe çok yakın kişilerden seçerim. Kahramanlarımın hikâyeleri de bir o kadar yaşamın gerçekleriyle paralel gider.

Çok okuyor musunuz? Pek çok genç okumadan yazıyor, piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz?
Hatice Dökmen: Yani okumadan kendi üslubumuzu nasıl bulabiliriz ki? Elbette çok çok çok okuyacak kadar zamanımız bile yok ama en azından yazdığımız ya da yazacağımız bir konuda kim ne yazmış ya da nasıl bir anlatım dili kullanmış, olaya nereden bakmış, karakterlerini nasıl belirlemiş, betimlemelere ne kadar yer vermiş, zaman-mekan ayrıntılarına ne kadar değinmiş gibi gibi pek çok konunun ayrımına varabilmemiz için okumak şart.

Bir okur canının çektiği kitabı okuma hakkına sahiptir ama bir yazar bence seçici olmak zorunda. Tıpkı ders kitabı gibi kitaplar seçip ders çalışır gibi o kitabı okumak zorunda diye düşünüyorum. Tabii ki bu benim görüşüm ama sonuçta okumak ve çok okumak şart. Piyasa kalitesiz kitaplarla dolu eleştirisine pek katılmıyorum. Çünkü ben insanların yazmasından yanayım.

Hani dedim ya yazan insan okumak zorunda. Böyle olunca o piyasadaki kalitesiz kitaplar diye tabir edilen kitapların yazarları bir gün başlarını önlerine koyup düşünecek ve daha iyi yazmak için okumak zorunda kalacaklardır. Zaten okuma özürlü bir ülkede yaşıyoruz bir de yazanlara ket vurursak okur sayısını olduğundan da aşağı çekmiş oluruz. Onun için bırakın insanlar yazsınlar. Beğenmiyorsanız okumazsınız olur biter.

Yazmak sizin için ne ifade ediyor?
Hatice Dökmen: Yazmak önceleri hayalimdi geç de olsa gerçek oldu. Şimdi ise yaşama sebebim diyebilirim.

İyi yazmanın formülü sizce nedir?
Hatice Dökmen: Özel bir formülü olduğunu sanmıyorum. Belki biraz yetenek olması gerekiyor ama en önemlisi yazmanın bir tekniği, kendine özgü kuralları olduğunu kabullenmek ve bu anlamda bol bol okumak gerekiyor. Bunun yanı sıra şartlar elveriyorsa yazı atölyelerine katılarak da yazma teknikleri öğrenebilir.

Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz?
Hatice Dökmen: Bu soruya yanıtı aslında bir önceki soruda verdim. Ama ilave etmem gereken birkaç şey var. Bakmakla görmek arasındaki fark da iyi yazmak için önemli bir neden. Hatta en önemli neden diyebilirim. Çünkü herkesin bakıp gördüğü yeri yazmak gayet olağandır. Ama herkesin baktığı yeri görmedikleri yerden görmek ayrıcalıktır. Edebiyat var oldu olalı her şey yazıldı hatta aynı konu defalarca yazıldı. Hasılı yazılacak bir şey kalmadı.

Geriye kalan tek yazma sebebi bizim o konuya nereden baktığımız ve nasıl yazdığımız. Ve ve yine önemli bir kriter geldi aklıma o da emek vermek. Edebiyat, ben yaptım olduculuktan uzak bir sanattır. Bir kuralı çiğnemek bile ustalık gerektirir. Ki bir yazar konusunda iyiyse bozması bile usturupludur.

İlginiz için çok teşekkür ediyorum ve çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum.



462 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Fikir Konağı
Abdullah Küçük
Ev Hapsi Günlerinden

Ali Haydar Koyun
Rakamlarda büyük, güç de zayıf olan topluluk

Derya Kadıoğlu
Yalvaç'ın İnsanları

Fırat Han Koçak
Dünyayı Sömüren Küresel Çeteler - 4

Hanife Mert
Eylül ve Hüzün

Zehra Gaylan Yüksekkaya
"Sahi, Neydi Bayram?"

Abdullatif Acar
Umut Adına Martı Olmak

Afşin Selim
Kitapla Diriliş

Ahmet Aytaç
Yazmak kolaydır, Okutturmak büyük marifet ister...

Altun Özmeşe
Kalpteki Kor Parçası

Aslı Ersoy
Zıtlıkların Öğretisi*

Aynur Hazar
Nice Ömürler Eskir Yaşamanın Teninde

Ayşen Kurban
Eksiğim

Aytekin Duran
Görmek ve Duymak Nasıl Bir Duygudur...

Beyhan Uygur
Şekerci Dede ve Tonton Eşi

Burak Kılıçaslan
Burak Kılıçaslan: Emin Demir ile "Ferman" Üzerine Bir Söyleşi

Çağrı Cebeci
Çağrı Cebeci: Yaşlılık

Dilruba Başak
Her Şey Sevince Güzel

Diyanet İşleri Başkanlığı
Öfkeye Hakim Olmak

Engin Dinç
Dil Belası

Ergül Yılmaz
Bir Demet Şiir

Gamze Karadağ
Kayahan Demir: Gaipten Sesler

Gamze Parlak
İnsanlık Nereye Gidiyor

Gözde Karadağ
Gözde Karadağ: Hakan Yusuf Yılmaz - Alpagut Budun 1 Beklenmedik Keşif

Gülhan Teke Genç
Evrildik (mi?)

Hatice Yatkın Yetişen
Adımı Unutma (İmza: Kadın) / Kitap Yorumu

Havva Yaşar
Tefekkür Üzerine Hasbihal

Hayrettin Gönül
Zaferimiz Daha Bir Yaşında!

İbrahim Ethem Gören
Bir Burak bekleniyor!

İlhan Özgür
Türk Eri

Kaşif Meriçli
Kaşif Meriçli: Little Fugitive

Mahmut Ferhat Alptekin
Demokratik Sol

Mecbure İnal Vela
Çizdim, oynamıyorum!

Mehmet Aydın
Ömer Faruk Kaya: Sus ve Bana Aşkı Anlat

Merve Güney
Güneşin Kızı Biterken

Meryem Seyda Parlak
Psikoloji’ye (Ruh Bilimine) Olan İhtiyaç

Muharrem Dere
Doğu, Batı. Dost, Düşman! Kime Göre?

Murat Ginlik
Kısacık ve Çok Uzun Bir Hikâye

Murat Şaşzade
Küçük Tuhaflıklar

Mustafa Gündoğdu
Ölüm Var...

Nagihan Örsel
Sadece SEN!

Nazan Arısoy
Yağmur'un Aşka Teslim Oluşu

Necati Dilek
Uğruna Şiirler Yazılan Kadın

Necdet Bayraktaroğlu
Büyük Türk Devlet Adamı Timurhan'ın Hayatı, Vasiyeti ve Yasası olan Tüzükat-ı Timur

Nermin Güday Kaçar
Asker Yolu Beklerim

Nurcan Dağ
Yalancı Pollyanna Kitap İncelemesi

Nurhan Işkın
Dedemin Saati

Nurittin Günay
Babamın Jübilesi

Özlem Akşit
Selamlaşma Geleneğinin Toplum ve Gençliğimiz İçin Anlam ve Önemi

Pakize Şeyma Kandemir
Salgının Yeni Yazarları 1

Selahattin Doğan
İyilikde İnatlaşmak

Şükran Pınarcan
Duran Çetin Cüneyt kitabı yorumu

Turan Yalçın
Çay Felsefesi

Yasemin Ilgın
Yasemin Ilgın: Hayallerim

Zeynep Didem Gezgin
Merhamet