Benim besin kaynağım gerçekler, yaşanmışlıklar, çevremdeki insanlardır.Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hatice Yatkın Yetişen: Ben 1975 yılında Kastamonu, İnebolu’da doğdum. Çocukluğum İstanbul, Pendik’te geçti. Sabiha Gökçen Kız Meslek Lisesinde Çocuk Gelişimi okudum. Yine İstanbul’da Özel Okullarda Anaokulu Öğretmenliği yaptım. A.Ö.F Bankacılık ve Sigortacılık Bölümünden mezun oldum. Okuduğum bölümle ilgili iş hayatım olmadı. Bir toner firmasında yönetici asistanlığı yaptım. Evliyim. Üniversite öğrencisi olan iki kızım var. Ailemle Niğde, Bor’da yaşıyorum. Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Hatice Yatkın Yetişen: Çocuk yaşlarından beri okumayı ve yazmayı çok severim. Önceden şiir, şarkı sözü ve hikâyeler yazardım. Yaklaşık altı, yedi senedir kitap yazıyorum. Pek çok roman taslağı hazırladım. Onları hâlâ geliştiriyorum. Kitabımı çıkarmak konusunda adım atmak beni hep tedirgin etmişti. Ama sonunda yapmam gerekeni yaptım ve ilk kitabım Görünmez Kadın çıktı. Sonra araya salgın süreci girdi. Bu arada bir haberden etkilenip ikinci kitabım Karantina Gemisini yazdım. Adım attığım anda devamı geldi yani. Kaç kitap yayınladınız? Konusu nedir? Hatice Yatkın Yetişen: İki kitabım var. İlk kitabım “Görünmez Kadın” 2019 yılında çıktı. Otobiyografik bir romandır. Başıma gelen bir sağlık sorunu sırasında oluştu. Çok mutsuzdum, kendimi görünmez hissediyordum ve geleciğim için endişe ediyordum. O dönem, duygularımı, hislerimi yazarak, kendimi rahatlatmaya çalışmıştım. Bu sırada yazdığım günlükleri kitap haline getirmeye karar verdim. Kitap düz bir anlatım değil, roman şeklindedir. Bu kitabımı, sağlık sorunu yaşayan ve kendilerini görünmez hisseden tüm kadınlara ithaf ettim. Umarım severler.
İkinci kitabım “Karantina Gemisi,” bildiğimiz salgın sürecinin bir romanıdır. Yazan insanlar, çevrelerinde yaşanan olaylara karşı duyarlı olurlar. Ben de izlediğim bir haberden çok etkilendim. Bir yolcu gemisinde iki kişinin Covid 19 hastası olduğu ortaya çıkıyordu. Bu gemi karantinaya alınıyor ve on dört gün boyunca insanlar o gemiden ayrılamıyordu. Bu olay bir iki hafta içinde kafamda şekillenip romana dönüştü. Açıkçası ne olduğunu ben de anlamadım. Kitap sanki bana kendisini yazdırdı. Gemide binlerce yolcu vardı. Ben kitabımda geminin kaptanını ve başkarakterleri Türk yaptım.
Yazmak mı, yayınlamak mı zor? Hatice Yatkın Yetişen: İkisi de desem yeridir. Yazmanın içsel bir yolculuğu vardır. Kendi duygu dünyamızda dolaşırken, tüm tecrübelerimizi ve yaşanmışlıklarımızı kağıda dökeriz. Aslında bizi kim okur, birileri okur mu diye pek de düşünmeyiz. Sıkça dolan, arada bizi sarsan kafa kaplarımızı bir şekilde boşaltırız. Yazmanın insanı zihnen yoran, aslında biraz da üzen bir yanı vardır. Kahramanlarımız, biz onları yazdığımız zaman yaşarlar. Kitap birileri tarafından okunmadığı sürece onları sadece biz görebiliriz. Fakat bir yanımız onları göstermek başkalarıyla paylaşmak ister. Tüm yazarların eninde sonunda geleceği nokta budur.
Sonunda bir cesaret adım attığımızda ise, göğe doğru yükselen duvarlarla karşılaşırız. Bunlar büyük yayınevlerinin yeni yazarlarla aralarına ördükleri duvarlardır. Onlar da kendilerince haklı olabilir. Bu işe yatırım yapıyorlar. Kapılarını belli bir okur kitlesine sahip, yani olmuş yazarlara açmak istiyorlar. Şimdi kitapları milyonlar satan yazarlar bile, zamanında yayınevlerinin yüksek duvarlarıyla karşılaşmışlardı. Bunu doğal karşılayıp, yazan biri olarak hiç yılmamak gerekiyor. Çalışan ve elinden geleni yapan bir insan, eninde sonunda başarıya ulaşır. Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz? Hatice Yatkın Yetişen: Benim besin kaynağım gerçekler, yaşanmışlıklar, çevremdeki insanlardır. Tabii ki kitap yazmak, biraz da hayal dünyasında gezinmeyi kapsıyor. Ben, gerçekleri alıp hayal dünyamla harmanlamayı seviyorum. Ortaya benim dışımda bir şey çıkarmam, benden apayrı bir şey koymam samimiyetsiz olur zaten. Pek çok yazar, buna fantastik kurgu yazanlarda dâhil, çalışmalarında muhakkak kendilerinden bir doku bırakırlar. Bunun izini sürmek çok da kolaydır. Sayfaların arasına büyüteç tutup, kitabı dikkatlice okumak yeterlidir. Çok okuyor musunuz? Çok genç, okumadan yazıyor, piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz? Hatice Yatkın Yetişen: Hem de çok okurum. Çocukluğumdan beri, en sevdiğim şey okumaktır. Kitapların dünyası beni hep içine çekmiştir. Bazen gerçek dünyadan kaçmak için de kitaplara sığınmışımdır, tıpkı Sabahattin Ali gibi. Bir kitaba dokunmadığım, sayfasını çevirmediğim günüm yoktur yani.
O fikre, hiç katılmıyorum. Gençlerin, ya da benim gibi yazmak için geciken insanların kitapları beni çok mutlu ediyor. Piyasada çok fazla kitap var, evet.
Bu kitapların kimi hızlıca, özensiz yazılmış, kimi de büyük emeklerle yazılmıştır. Bence isteyen herkes yazma ve yazdığını bastırabilme hakkına sahip olmalı. Sırf kitabını bastıramadığı için hayallerini yitiren, belki de geleceğin başyapıtı olacak kitaplar yazacakken kalemini kırıp atan insanlar var. Kimin okunmaya değer, kimin değmez olduğuna sadece okuyucu karar verir. Bence kitaplar ve yazarlar, yıllar içinde büyük bir süzgeçten geçecekler. Sonunda, ortaya güzel şeyler çıkaran yazarlar okuyucularıyla yollarına devam edecekler. Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Hatice Yatkın Yetişen: Şu durumda her şey diyebilirim. Kitaplarım çıkana kadar meğer yazmanın benim için ne kadar önemli olduğunu anlayamamışım. O adımı attıktan sonra fark ettim ki, ben yıllardır bunun için hazırlanıyormuşum. Bilmeden kendimi eğitmiş, yetiştirip büyütmüşüm. Okuyarak, çevremdeki insanları gözlemleyerek, hikâyeler, şiirler yazarak geleceğe saklamışım. Çok sevdiğim bu alanda, kendimi en iyi şekilde ifade edip, ortaya sevilen eserler çıkarmak istiyorum. İyi yazmanın formülü sizce nedir? Hatice Yatkın Yetişen: En önemlisi okumaktır. Okuyan insan daha hızlı ve düzenli düşünür. Kelime dağarcığı, okumayanlara göre daha fazladır.
Yazacağı zaman tüm kelimeleri ya da cümleleri zihninde toparlayıp, hızlıca bir düzene sokabilir. Bir de kurgu oluştururken okuduğu kitaplar ona yardımcı olur.
Sonra, gözlem yapmak ve empati kurmak gelir. Çevremizdeki insanların davranışlarını ve duygularını gözlemlemek her zaman yazmaya yardımcıdır.
İnsanlarla ilgili empati kuranlar, her hangi bir olay karşısında ne hissetmiş olabileceğini, duygu durumunu daha kolay anlarlar. Haliyle de, çok daha kolaylıkla ve gerçekçi bir üslupla yazarlar. Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Hatice Yatkın Yetişen: Yine bol bol okumalarını öneririm. Her çeşit kitabı okurlarsa kelime dağarcıkları genişler, okuma ve yazma hızları artar. Mesela ben, klasik kitapları daha çok sevmeme rağmen, bu aralar yeni eserlere de yöneldim. Her kitap farklı bir tattır çünkü. Yerli ve yabancı yazarları okumak çok farklı dünyalara gitmektir. Bu aynı zamanda, her çeşit insanın, yazarın kafasının içini görmek anlamına da gelir. Okumak yazan insanları besler ve onlara ilham verir.
İkinci yapacakları şey de yazmaktır. Yazdıkça kendilerini geliştirirler. İlk etapta anlamasalar da, zamanla aradaki farkı görürler. Bir de kurgu ya da yazım tarzı olarak kimseyi taklit etmesinler. İlham almak güzeldir ama kendi yolunu bulmak ve kendine ait bir anlatım tarzı yakalamak çok önemlidir.
Umarım, zamanımızın çalışkan yazarları, geçmişin yazarlarıyla aynı başarıyı yakalarlar.
|