Hayat, ancak âhiret hayâtıdır!Cenâb-ı Hak buyuruyor: Bismillâhirrahmânirrahîm “Yine de ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.” (İsrâ, 81) Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular: “Kul, İslâm’ı kabul edip de onu güzel yaşarsa, daha önce yaptığı her sevabı yazılır, geçmişte yaptığı her bir günahı da silinir. Ondan sonra (yaptığı amellerin karşılığı) şöyle olur: Her sevaba karşılık on ilâ yediyüz katına kadar sevap yazılır. Günah ise karşılığı ne ise öyle yazılır, ancak Allâh bağışlayıp da o günahtan tamamıyla geçiverirse başka.” (Nesâî, Îmân, 10) Mekke'den mahzun bir şekilde ayrılan Hz. Peygamber (sav), bugün Allâh'ın lutfu ile on bin kişilik muazzam ve muhteşem bir kuvvetle mübârek beldeye giriyordu. O gün yurdundan çıkarılmış mazlum bir ferd, bugün yurdunu fetheden muzaffer bir fâtihti. Fakat O, bununla aslâ gurûra kapılmayarak devesinin boynu üzerinde secde eder bir vaziyette, yâni bu nîmeti lutfeden Allâh'a şükür hâlinde Mekke'ye giriyordu. Başını Allâh Teâlâ'ya karşı tevâzû ile o derece eğmişti ki, sakalının uçları neredeyse devenin semerine değmekteydi. O esnâda devamlı olarak: "Ey Allâh'ım! Hayat, ancak âhiret hayâtıdır!" diyordu. (Vâkıdî, II, 824; Buhârî, Rikâk, 1) Nebevî ahlâk ile ahlâklanmış olan ashâb-ı kirâmın hâli de Allâh Rasûlü'nün hâlinden pek farklı değildi. İslâm ordusu hemen hemen hiçbir mukâvemetle karşılaşmadı. Kimse muazzam İslâm ordusuna karşı çıkmaya cesâret edememişti. Yalnız Hâlid bin Velîd'in Mekke'ye girdiği yerde ufak bir çatışma olmuş, o da çabuk yatıştırılmıştı. Allâh Rasûlü (sav), Fetih Sûresi'ni okuyarak ashâb-ı kirâmla birlikte Kâbe-i Muazzama'ya yöneldi. Devesinden inmeden Kâbe'yi tavâf ettikten sonra "...Hak geldi, bâtıl yok oldu!.." (İsrâ, 81) âyet-i kerîmesini tilâvet buyurarak elindeki değnekle Kâbe'deki putları bizzat devirmeye başladı. (Buhârî, Meğâzî, 48) Rasûlullâh (sav) Beytûllâh'ta tasvirler görünce, içeri girmedi. Önce onların imhâ edilmesini emretti. Sahâbîler derhâl emri yerine getirdiler. İçeride Hz. İbrâhîm ve Hz. İsmâîl (as)'ın ellerinde fal okları bulunur vaziyetteki sûretlerini gördüğünde Efendimiz şöyle buyurdu: "Allâh, bu sûretleri yapan müşriklerin canını alsın. Vallâhi bu peygamberler asla oklarla kısmet aramadılar. (Bilâkis bundan nehyettiler.)" (Buhârî, Enbiyâ 8, Hacc 54, Meğâzî 48) Müslümanlar, Mekke'yi fethettikleri gün, sabaha kadar tekbîr ve tehlîl getirdiler, devamlı olarak Kâbe'yi tavâf ettiler. (Osman Nûri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa (sav)-2, Erkam Yay.) Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) el-Hasîb: Kullarını, amellerinden dolayı hesaba çekecek olan, herkesin hesabını en ince şekilde tutan ve kulların ancak hesap ile bilebildiği cüz ve miktarları hesaba ihtiyaç duymaksızın bilen, hem de her şeyin hesabını en iyi bilen demektir. Kısa Günün Kârı Büyük Hak dostu Mevlânâ (ks), bir ömür boyu akla hayâle gelmedik çileleri göğüsleyerek putları kıran Rasûlullâh (sav)'e ne kadar minnettar olmamız gerektiğini şöyle ifâde buyurur: "Ey bugün müslüman bulunan kimse! Eğer Hz. Ahmed'in sa'y ü gayreti ve putları kırdırmak husûsundaki himmeti olmasaydı, sen de ecdâdın gibi putlara tapardın." Lügatçe bâtıl: 1. Allah’ın kitâbında uyardığı ve nehyettiği aykırı ve tutarsız yolların tamamıdır. 2. Çürük, temelsiz, asılsız. 3. Boş, beyhude. 4. Geçersiz. Bu yazı www.2g1d.com sitesinden alınmıştır. |
261 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |