Yazmak benim için kendimi ifade etmek.Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Nurten Kelleveziroğlu Tosun: İstanbul’da yaşıyorum. Aslen memleketim biraz karışık; Rize, Trabzon, biraz Bayburt, hatta bir tutam Rusya var çorbada. İlk ve ortaöğretimim Rize’de geçti. Üniversite eğitimim için şehirden ayrıldım. Sonrasında başka diyarlara göçüm başladı. İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Uzun yıllar bankacılık yaptım. Evliyim. İki çocuk annesiyim. Tipik bir yay burcuyum, özgürlüğü severim, keşif yapmayı, dost sohbetlerini, denizi, şiiri, martıları, elbette okumayı ve yazmayı. Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Nurten Kelleveziroğlu Tosun: Yazmaya başlama hikâyem tam “karma” dedikleri çarpışma. Birçoğumuzun yaptığı gibi yoğunluk, iş hayatı, stres, bitmeyen ertelemelere gebeydi benim hayatım. Çok okuyordum, arada üç beş satır yazıyordum ama çoğunlukla bankada çeşitli iş kolları ile mail yazışmalarından ibaretti harfler benim için. Bir gün çekilişe katıldım. Bankamızın 70. Yılı ve 70 kişinin tatil, eğitim, enstrüman gibi karşılanabilir boyuttaki dilekleri gerçekleşecekti. Ne yazsam, dilesem diye düşünürken yazarlık atölyesi istedim. Hâlbuki ben zaten böyle bir atölyeye gidebilirdim. Sadece o bir vesileydi. Bana çıktı binlerce kişi arasından ve o ertelediğim hayallerime zorunlu vakit ayırdım. “Mim’li yazarlar” Mario Levi ile başladı serüvenim. O kadar keyifli zaman geçirdik ve o kadar iyi geldi ki üretmek. Yaptığım işi sorgular oldum. Akabinde iki yıl içinde finans sektöründen ayrıldım. Üstelik pozisyonum ve işim de gayet iyiydi ama mutlu değildim. Yazmaya başlayınca bu durumu daha net anladım. Kaç kitap yayınladınız konusu nedir? Nurten Kelleveziroğlu Tosun: Bir öyküm kolektif olarak geliri kütüphane kurulmasına yardım amaçlı yayınlandı. Sonrasında ilk romanım “Ben İnci” raflardaki yerini aldı. Konusu; bir kadının geçmiş ve gelecek arasındaki gel gitleri ile isminin yanına aldığı sıfatlar. Beyaz hastane odasında başlayıp, ağlatan, güldüren ama en çokta güçlendiren bir hikâye. İkinci kitabım çok taze bitti. Yakında yayınlanacak. Onların haricinde “Lavinya Dergisi”nde her Pazar günü yazıyorum. Kâh hikâye, kâh deneme, bir iki şiir de ekledim sayfama. Yazmak mı yayınlamak mı zor? Nurten Kelleveziroğlu Tosun: Benim için yazmak zor değil, bir konu, bir ses, bir bakış, bir ritim bana çok şey yazdırabilir. Bazen hikâye içinde tıkandığım olsa da gerçekten istersem çıkabiliyorum o andan. Yayınlamak kısmına gelince evet o daha zor bir süreç. Çok tanınmış bir isminiz yoksa ve sektörde yeniyseniz seçim yapmanız ve çabalamanız gerekiyor. Sadece lansmanı, piar çalışması iyi yapıldığı için çok satan ama asla okuyamadığım, çok kötü kitaplar var piyasada. Şu an ikinci kitabımda yayın zorluğu yaşamadım, tam tersi ilk romanım başarılı olunca yayınevleri çok çabuk bana döndü. Belki de şanslı bir insanımdır. Hatta öyle olduğuma inanıyorum.
Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz? Nurten Kelleveziroğlu Tosun: Ruhum gezgindir, onu mutlu edersem daha orijinal şeyler çıkarıyor kalemim. Biraz sakinlik, bir kahve, bolca mavi, tatil, keyifli geçirilen vakitler, okumak gibi bunların hepsi besler beni. Bazen de kırılganlıklar, kızgınlıklar, hayal kırıklıkları yazdırır sayfalar. Sanırım kimden ya da nerden ne çıkacağını bilemiyor insan. Çok okuyor musunuz? Çok genç okumadan yazıyor piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz? Nurten Kelleveziroğlu Tosun: Okurum. Dönem dönem daha çok, daha az. Yine de muhakkak okurum. Çok genç kitap okumadan yazıyor ve kalitesiz kitaplar çıkıyor kısmına kısmen katılıyorum. Çok okuyan bir genç kısım var, bence harikalar. Maalesef teknoloji ile ilerleyen ve okumayan hatta okumayı zaman kaybı olarak gören bir genç kısımda var. Ne yazdıkları, neyi anlatmaya çalıştıkları asla belli olmuyor. Bazen elime bir kitap alıyorum gerçekten çok basit, kötü, yazılmak için harfler sarf edilmiş kâğıtlar. Raflarda kaybolan bir o kadar kaliteli kitaplarda var. Yazmak için okumanın önemine ben de dikkat çekiyorum ama özellikle katıldığım atölyelerde hiç okumadan da harika öyküler yazan arkadaşlarla da tanıştım. Elbette onlar birer istisnaydı. Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Nurten Kelleveziroğlu Tosun: Yazmak benim için kendimi ifade etmek aslında. Bir böcekten çiçek yapmak. Siyahla beyazı karıştırmak. Yağmur, güneş, sis, aş, su hepsi. İmzanız aslında. Belli bir zaman yazdıktan sonra; şuan çok sevdiğim kitap kurdu okurlar var hayatımda; daha iyisini yapmak için sorumluluk hissediyorsunuz her sayfada ve her birine karşı. Ben İnci’de kendinden çok şey bulan okurlar oldu. İkincisini sabırsızlıkla beklediklerini biliyorum. Çok olumlu dönüşler aldım. Dolayısıyla yazmak, zamanla siz oluyorsunuz. İyi yazmanın formülü sizce nedir? Nurten Kelleveziroğlu Tosun: İyi yazmanın formülü yazara göre değişir bence. Kimi ağlayınca yazar, kimi gülünce. Kimi de Franz Kafka gibi Gregor Samsa karakterini üretir ve benim gibi klasik âşıklarına bir kez daha oku der. Yaz der, gördüğünü, duyduğunu, aç çehreni. Eklemek isterim ki; ortalama bir reçete olmadığı gibi yine de kendini geliştirmek basamağına öncelik verilmeli. Yazım teknikleri, dil bilgisi, kelimelerin doğru anlamlarla ifade edilmesi, duygunun karşı tarafa geçirilmesi gibi. Hep üzerine katmak gerek kaleminizin, nitekim dünya çok hızlı dönüyor. Nesiller değişiyor ve farklı kültür, yaş ve karakterlerin ifade etmek istediklerinizi algılaması için evet özgün olmalı diliniz ama anlaşılmalısınız. Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Nurten Kelleveziroğlu Tosun: Yazmak imzanızdır demiştim bir önce ki soruların cevaplarının birinde. Dolayısıyla taklitçi olmasınlar, hikâyeleri, cümleleri, bakış açıları onlara ait olsun. Genel bir tabirle, tavırları ve tarzları olsun. Hayata karşı bir duruşları olsun. Kimseye benzemeye çalışmasınlar, yarışlarını bir önceki hikâyeleri ile yapsınlar. Kurguladıkları karakterleri iyi ya da kötü hissetsinler, yaşatsınlar ve onlarla yaşasınlar. Okuru özgür bıraksınlar, okur o karakteri sevip sevmeyeceğine, haklı bulup bulmayacağına kendisi karar versin. Yeni yazıları, yazarları, kitapları takip etsinler. Öğrensinler, yazmak gerçekten engin bir deniz, durmadan yüzsünler. Çünkü keşfedilecek çok okyanus, ada ve deniz var. Teşekkürler…
|