Yazdıkça insanın ruhu dinleniyor. Okumak ile yazmak eşdeğer.Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Saniye Ataklı: 07.07.1997 tarihinde dünyaya geldim. Sosyoloji Bölümü mezunuyum. 2017 yılından bu yana Aile Bakanlığında kamu personeli olarak görev yapmaktayım. Kaç kitap yayınladınız, konusu nedir? Saniye Ataklı: İkinci kitabımın yayın aşamasına girdim. İlk Kitabım "Kiralık Düşler" adlı eser. 390 sayfalık bir kurgu romanı. İkinci eserim ise "Uçan Karıncalar" adlı bir Bilimsel/ Fabl üzerine yazılmış bir eser.
Yazmak mı yayınlamak mı zor? Saniye Ataklı: Ne kadar donanımlı olursak olalım her bir kitap için birçok araştırma yaptığımız kesin. Bilimsel bir kitap hazırlarken dahi tek kaynakla yetinmeyip birden fazla kaynağa bakıp sahih olup olmadığını test ederiz. Kurgu veyahut Fabl tarzı eserlerde ise olay örgüsünü oluşturmak için beyin belirli bir saatten sonra tıkanıyor. Çoğu yazar tıkanmanın, beyin yorgunluğunun ne olduğunu çok iyi bilir ve çoğunlukla dinlendirir. Yayınlamak ise iyi bir yayınevi ile çalıştıktan sonra yazara çok iş kaldığını düşünmüyorum. Yazmayı çok seviyorum lakin yazmanın daha zor olduğunu göz ardı edemeyeceğim. Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz? Saniye Ataklı: Yazdığım eserin türüne göre değişir. Kurgu için kaynaktan çok kurgu romanlarını okumayı tercih ederim. Yazmadan önce yazar kısa bir olay örgüsünü beyninde oluşturmuştur. Onu nasıl esere dökeceğini bilemediği için genellikle kaynaklardan beslenir. Tabii bunu kurgu için dillendiriyorum. Lakin bilimsel bir eser ortaya koymak için bir eseri alıp baştan okumak yerine daha çok makalelerden faydalanırım. Çok okuyor musunuz? Çoğu genç okumadan yazıyor. Piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz? Saniye Ataklı: Evet okumayı çok seviyorum. Lakin bir kitap bittikten sonra diğer kitaba başlamadan önce bir gün ara veririm. Olay bulanıklığını yaşamamak adına küçüklükten bu yana okuma adına aldığım bir karar. Okumak önemli lakin yazabilmek için ön şartın okuma olduğuna inanmıyorum. Çünkü yazmanın hayal gücüne hitap ettiğine inanıyorum. Kafamızda var olan bir olayı anlatabilmek için çok okumamıza gerek yok diye düşünüyorum. En azından kurgu, fabl, hikâye gibi eserler için bunu söylemek mümkün. Piyasada var olan kalitesiz kitapların var olması sorusuna değinecek olursak kime göre kalitesiz neye göre kalitesiz diye değerlendirmek lazım. Bence evrensel olan dünyaca etik kabul gören hiçbir eser kalitesiz değildir. RTÜK’ün onayladığı her eser kalitelidir. Yaşam koşulları, fazla nüfus yoğunluğu ve olayların bireylere göre değişmesi eserin kalitesizliğini de ortadan kaldırıyor. Belirli bir kesime, gruba, bireye hitap edebiliyorsa hiçbir eser kalitesiz değildir. Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Saniye Ataklı: Okumak kadar yazmak da insanı geliştiriyor. Hatta yazmak insanın zoraki bir şeyleri öğrenmesine neden olabiliyor. Yazdıkça insanın ruhu dinleniyor. Okumak ile yazmak eşdeğer. İyi yazmanın formülü sizce nedir? Saniye Ataklı: Yazmayı sürekli hale getirmek yazmanın en iyi formülü. İnsan bıkınca da yazabilmeli. İnsanın ruh haline göre hareket etmesi hedeflerine ulaşmasını engelleyebilir. Toplum bu rahatlık içindeyken masanın başına geçip yazmak nefsimize ağır gelebiliyor. Tembellik yapıp beynimizi çalıştırmak yerine YouTube ya da İnstagram’a takılmayı tercih edebiliyoruz. İşte tam da bu aşamada yazmayı ihmal etmemeliyiz. Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Saniye Ataklı: Her koşulda yazmalısınız. Yazabilmelisiniz…
|