Bir yazar yaşadığı toplumdan kopuk olmamalı.Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Çelen Ecrin Kabran: Hem yazar hem idealist bir öğretmen hem de eğitim koçuyum. Bu dünyada bizi biz yapan değer yargılarımız olduğuna inanıyorum. Bu yüzden nerede yaşadığım, kaç yaşında olduğum veya nerede eğitimimi aldığıma dair bu tür bilgilerle kendimi tanıtmayı tercih etmiyorum. Bu dünyada beni ben yapan şeylerin başında farklı kültürleri araştırmak ve yeni bilgiler keşfetme heyecanım yer alıyor. Kendimi bildiğimden beri tam bir kitap kurduyum diyebilirim. Yorgun veya kalabalık bir ortamda dahi olsam bir kitap okumaya başladığım anda kendimi o kitabın içerisinde rahatlıkla bulurum sanki kitabın yazarıyla yeni bir yolculuğa çıktığımı düşünürüm. Okuduğum kitap bittiğinde ise yolculuğumuz son bulur. Bu arada başta ailemi ve hayatıma değer katan bütün insanları çok önemserim. Tek cümleyle özetlemek gerekirse de genç yaşta ayaklarım yere ne kadar sıkı bassa da hayallerimin peşinden koşacak kadar cesur biriyim. Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Çelen Ecrin Kabran: Y kuşağı olduğumdan evimize ilk bilgisayar alındığında ilkokulun başlarındaydım. Bilgisayarım odama kurulur kurulmaz aileme sorduğum ilk soru "Bunda bir şeyler yazabilir miyim?" diye olmuştu. Ardından kısa kısa yazılar yazmaya başladım. Bu yazılarımı yazarken yaşımın oldukça küçük olmasına ve kimsenin okumayacağının farkında olmama rağmen sanki herkes okuyacakmış heyecanıyla içimden yazmak gelirdi. Devamında Hürriyet Gazetesi’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için düzenlediği yazı yarışmasına katıldım ve derece kazandım. Bu durum beni daha da heyecanlandırdı ve yazmaya devam ettim. Profesyonel yazarlık hayatıma girişim ise üniversite yıllarımda oldu. Kendim Alman Dili ve Edebiyatı okuduğumdan kaynaklı işin ehli olma yolunda teknik bilgiler de kazanmaya başlayınca ilk kitabım için kolları sıvayarak çok sevdiğim Bozcaada hakkında birkaç satır yazmaya başladım ve bir baktım ki ilk eserimi yoğun bir çalışmayla üç yılda tamamlamışım. Kaç kitap yayınladınız konusu nedir? Çelen Ecrin Kabran: Şu ana dek bir tane yayınlanmış kitabım var ikincisi yolda… Birinci kitabımın adı "İki Mevsim Arası Bir Kalp Atışı". Çanakkale ilinin Bozcaada ilçesinde geçen kısa bir Bozcaada belgeseli tadında bir roman. İçeriğinde hem kültürel değerler hem aşk hem dostluk hem de günümüz modern insanının şehir hayatından kaçışı yer alıyor, bu yüzden sosyo-kültürel bir roman olarak adlandırabiliriz. Romanımda geçen yerler gerçek olup, bütün karakterler ve olay örgüsü benim kalemimdir. Bu yüzden kitabı elinize aldığınızda, kendinizi Bozcaada’da bir anda çok samimi bir hikâyenin baş kahramanlarıyla olayların içerisinde bulabilirsiniz.
Yazmak mı yayınlamak mı zor? Çelen Ecrin Kabran: İkisi de çok emek istiyor. Bana göre yayınlamak daha zor çünkü, yazmak yazarın kendisine ait bir yetenek veya beceri diyebiliriz. Yayınlamak ise bana işin mutfak kısmında olmak gibi geliyor. Kitabınız ne kadar başarılı bile olsa doğru bir yayınevi ile çalışmıyorsanız yaktığınız mum ne yazık ki sadece sizi aydınlatıyor. Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz? Çelen Ecrin Kabran: Her yazar kendi yazdığı eserin türüne göre araştırmalar yapmalıdır. İlk romanım "ada hayatı üzerine" olduğundan, Bozcaada ile ilgili bu zamana dek yayınlanmış bütün kitapların altını çizerek okudum, çekilen film ya da kısa filmleri izledim. Her yaz adayı ziyaret ettiğimden adanın yerli aileleriyle fikir alışverişi yapma ve adayı fotoğraflama şansım oldu. Bu çalışmamın kitabıma oldukça yansıdığını düşünüyorum çünkü genellikle okurlarımın bana ilk sorusu kitabımın gerçek bir hayat hikâyesi olup olmadığıdır. Şu anda kaleme aldığım çalışmaları devam eden yeni kitabım ise daha bilimsel "pedagoji" diğer bir deyişle çocuk gelişimi üzerine olduğundan, hem Türk hem de yabancı pedagogların yazdığı kitapları yine aynı disiplinle okumaya ve araştırmaya devam ederek yazıyorum. Çok okuyor musunuz? Çok genç okumadan yazıyor piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz? Çelen Ecrin Kabran: Bu soruya cevabım kesinlikle evet, kendimi bildiğimden beri kitap okuyorum. Bazen yakın tarih ile ilgili bazen romantik komedi bazen de bir biyografi romanı… Hatta ilkokulda sınıfta ilk okumayı öğrenen öğrenci bendim. Alman Edebiyatı, İngiliz Edebiyatı okuduğum kadar Latin Amerika Edebiyatı, Fars Edebiyatı veya Japon Edebiyatı da okuyorum. Hem bir yazar hem bir öğretmen olarak da ne yazık ki günümüzde gençlerin bir kısmının yeteri kadar kitap okumadığını görüyorum. "Piyasa kalitesiz kitaplarla dolu" fikrine tamamen katılmıyorum çünkü her yazar kendi donanımı kadar yazabilir. Geçmişten günümüze kadar başarılı olmuş tüm yazarların birinci ve son yayınladığı kitapların arasında ciddi farklar görülür. Bu işin püf yolu okudukça ve yazdıkça insanın kendisini geliştirmesidir. Doğru kitap seçiminin okuyucunun kendisine ait olduğunu düşünüyorum. Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Çelen Ecrin Kabran: Ben büyük bir tutkuyla yazıyorum. Bazen aklımda öyle çok fikir oluyor ki bunları hikâyeleştirmek ya da bu fikirleri bilimsel bir şekilde yazıya aktarmak beni rahatlatıyor. Ne kadar bilgili olursanız olun, yaşadığınız topluma bunu aktaramıyor ya da bir insanın hayatına dokunamıyorsanız bilginizin önemi olmadığını düşünüyorum. İyi yazmanın formülü sizce nedir? Çelen Ecrin Kabran: Bir yazar hangi türde yazıyorsa yazsın, yaşadığı toplumdan kopuk ise kitabına oldukça yansıdığını düşünüyorum. Okuyucu o kitabı okuduğunda kendinden veya yaşadığı hayattan bir kesit bulamıyorsa eser ne yazık ki pek bir başarıya ulaşamıyor. Diğer önemli bir nokta ise yazarın yazdığı konuya hakim olması gerektiğini düşünüyorum. Başarılı bir yazar hatta sanatçı her zaman iyi bir gözlemci olmalıdır. Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Çelen Ecrin Kabran: Mümkün oldukça kitapçı ve sahaf gezmelerini, sadece kitaplarla değil kendilerini geliştirecek onlara farklı hayat pencereleri sunacak her şeyle bolca vakit geçirmelerini öneririm. Bir de onlara ilham olacak ve destekleyecek insanların hayatlarında var olmasını dilerim…
|