Yazmak, hiç durmadan beynimde dolaşan cümlelerimi kâğıda dökme işi.Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Zeynep Doğan Balcı: 1986 doğumluyum. KTÜ Fizik bölümü mezunuyum. Uzun yıllar öğretmenlik yaptım fakat anne olunca çocuklarımı yetiştirmek için mesleğime ara vermek durumunda kaldım. En kısa zamanda yeniden mesleğime dönmeyi çok istiyorum. Üretmeyi, yeni şeyler hayal etmeyi, denemeyi çok severim. Biraz ince düşünür, insanları incitmekten ya da rahatsız etmekten çok çekinirim. Bu durum çoğu zaman yanlış anlaşıldığı için insanları benden uzaklaştırıyor maalesef. Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Zeynep Doğan Balcı: Yazmayı her zaman çok sevdim. Çekingen bir çocuktum, bu yüzden yalnızlığımda hep kaleme sarıldım. İlk hayalim beşinci sınıftayken özenle tuttuğum matematik defterimi kitap haline getirmekti. Orta okulda ilk aksiyon hikâyeme başladım. Ama onu kendime sakladım. İlk paylaştığım hikâyem ise lisede yazdığım bir kurguydu. Her gün defterime yazdığım hikâyemin bölümlerini sınıf arkadaşlarıma okuturdum. Çok heyecanla okuduklarını hatırlıyorum. Biten ilk hikâyem de o hikâyemdi. Kaç kitap yayınladınız konusu nedir? Zeynep Doğan Balcı: Taslağı oluşturulmuş, çalışma aşamasında olan çok hikâyem var ama şu an basılı olan iki kitabım var. Bunlardan ilki 2016 yılında basılan Eylül’de Aşk kitabım. Aslında bir aşk hikâyesi gibi dursa da öyle değil, çok yönlü bir kurgu. Güveni kırılmış bir genç kızın aile bağlarını konu edinirken arka planda zamanın boyutunu, günlük rutinlerin dışına çıkıldığında (zamanı ötelediğinizde) olabilecek değişiklikleri ve tesadüf olgusunun varlığını sorgulatan bir hikâye.
Diğer kitabım 2017 yılında basılan “Sana İnanmak İstiyorum" Yine bir aşk hikâyesi kemiğinde kurulu altı dostun hikâyesi. Her bir karakterin hikâyesine değinen, kitap gecelerinde şiirlerin okunduğu, İstanbul’un karmaşasında geçen naif bir hikâye. Yine tesadüfler var, güven kırıklığı var (Sanırım bu güven kırıklığı bilinç altımın bir yansıması), hayaller ve gerçekler var... Kısaca özetlersem; ana karakterimiz ünlü bir yazara platonik âşık fakat bir gün karşısına bambaşka biri çıkıyor. Bu durumda kızımız Zeliha’nın hayal ile gerçek arasında bir seçim yapması gerekiyor. Bu sırada bir yandan da dostlarının sorunlarını onlarla birlikte çözme çabasında. Tüm bunların gölgesinde sıcacık bir kış hikâyesi...
Yazmak mı yayınlamak mı zor? Zeynep Doğan Balcı: Sanırım en zoru düzenlemek. Açıkçası yazmak en kolayı. Hayal kurabilen herkes aslında bir hikâye oluşturabilir ve çok rahat bunu kâğıda dökebilir. Ancak anlaşılabilmek, hikâyenizi okura geçirecek kelimeleri, cümleleri doğru seçmek ve doğru yolu izlemek en zoru. Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz? Zeynep Doğan Balcı: İnsanları gözlemeyi çok severim. Girdiğim bir ortamda, yolda yürürken ya da arkadaşlarımla sohbet ederken hareketlerini, olaylara yaklaşımlarını, karakterlerini gözlemlerim. Tanımadığım insanları izlerken onlara bir karakter oluşturur ve hikâyelerini tahmin etmeye çalışırım. Sanırım beni en çok eğlendiren oyun bu ve tabii beni besleyen kaynağım... Çok okuyor musunuz? Çok genç okumadan yazıyor piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz? Zeynep Doğan Balcı: Okumayı çok seviyorum ama çok okuyorum dersem yalan olur çünkü günlük yaşamında oldukça yoğun olan bir insanım. Okumaya pek az vaktim kalıyor fakat az da olsa mutlaka okumaya çalışıyorum. Gönlüm ise tüm kitapları okumaktan yana. Gençlerin çabası ise oldukça heyecan verici. Yazmak bence yetenek işi ve iyi bir yazar yeteneklinin yanında aynı zamanda tecrübeli olandır. Tecrübeli olmak için de bol bol yazmak gerekir. Burada iş yayınevlerine düşüyor. Gençlerin kendini bulma sürecinde her yazdığını yayınevlerinin basmasını doğru bulmuyorum. Nihayetinde düşünceleri olgunlaşan gençlerin daha sonra pişman olabilecekleri öngörülebilir bir durum. Okumak da tıpkı yazmak gibi bir süreç ve herkes bu süreci farklı yaşıyor. Eminim ki yazmaya gönül verenlerin bu süreçte okuma alışkanlığı da gelişecektir. Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Zeynep Doğan Balcı: Yazmak, hiç durmadan beynimde dolaşan cümlelerimi kâğıda dökme işi. Başkalarıyla paylaşmanın, dönüş almanın müthiş keyfi tartışılmaz. Bu işin en çok bu yanını seviyorum. Birileri sizin cümlelerinizi okuyor, onlarla bir bağ kuruyor ve o bağı sizinle paylaşıyor. Bu konuda sosyal platformlara hakkını teslim etmek gerekir. İyi yazmanın formülü sizce nedir? Zeynep Doğan Balcı: İyi yazmanın bir formülü olduğunu düşünmüyorum çünkü “iyi” kelimesi göreceli bir kavram. Kime göre, neye göre iyi. Sadece Türkiye’de 84 milyon insan yaşıyor. Her birinin tarzı, beğenisi, düşüncesi farklı. Nasreddin Hoca’nın eşeği misali herkes farklı bir açıdan bakıyor hayata. Bu durumda herkesi yeteri kadar tatmin edemezsiniz. Bu yüzden iyi yazıdan ziyade kabul gören bir yazı için bol tecrübe gerektiğini düşünüyorum ki bu konuda öz eleştirimi de yapabilirim. Daha çok fırın ekmek yemem gerekiyor. Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Zeynep Doğan Balcı: Az önce de dediğim gibi bol bol yazsınlar. Akıllarına gelen her düşünceyi, kurguyu, kelimeyi bir yere not etsinler. Yazdıklarını biriktirip belirli zaman aralıklarla tekrar okusunlar. Ve kabul görmüş yazarları vakit buldukça okusunlar. Ve vazgeçmesinler. Kalplerinin sesini dinlesinler. Başarıya ulaşanlar asla pes etmeyenlerdir. Samimi sohbetiniz için çok teşekkür ederim.
|