İyi yazmak için her şeyin özüne ulaşmalı, sonra o öze bulaşmalı yazan.Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Simge Ateş: Merhabalar ben Simge! 21 yaşındayım. Aslen Tokatlıyım, ama doğup büyüdüğüm yer ikinci memleketim İstanbul. İstanbul Üniversitesi Adalet bölümü son sınıf öğrencisiyim. Şu anda kariyerime odaklandım ve özel bir şirkette dava takip memuru olarak çalışıyorum. Okumayı ve yazmayı çok seviyorum. Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Simge Ateş: Çocukken babamın askerde yaptığı şiir defterini annemin çeyiz sandığında bulup okumuştum. Kısa yazılardaki ahenk, kafiye çok hoşuma gitmişti. İlkokul hocam Erdal Dede buradan ona sevgilerimi iletiyorum; yazma aktiviteleri çok düzenliyordu şiir, düz yazı fark etmiyordu. Yazma ödevleri veriyordu kısa sürede zaten benim kendimi keşfetmeme neden oldu. Böylece yazmaya başlamıştım. İlerleyen eğitim ve öğretim yıllarında çok sevgili edebiyat öğretmenlerimin törenlerinde kendi yazdığı şiirleri ve düz yazıları okuyan öğrencileriydim, törenlerin vazgeçilmez bir parçasıydım. Okul dergi ve gazeteleri için çalışmalar yapıp yazma alanında görevler alıyordum. Böylece yazmaktan kopmamış oldum. Tabii ki de sadece yazmak yetmiyor kendimi geliştirebilmek, algımı açabilmek, daha çok düşünebilmek, farklı bakış açısı kazanabilmek, hayal dünyamı geliştirebilmek adına kitap okumaya da yazmak kadar özen gösteriyorum. Kaç kitap yayınladınız konusu nedir? Simge Ateş: Şu an sadece bir kitabım var. Henüz daha yeni, birinci basımı Nisan 2021. Uzun süredir basılmayı bekleyen on üç yıllık emeğin sadece bir kısmı “İÇİMDEKİ SESLER” şiir kitabım. Şiirlerin içeriği epik ve lirik şiirlerden oluşmaktadır. Her yaşa her kısma hitap eden şiirlerden oluşuyor.
Yazmak mı yayınlamak mı daha zor? Simge Ateş: Bu soru için çok teşekkür ederim. Gerçekten bir yazara ya da şaire sorulması gereken bir soru.
Yazma yetenek işi yetenek varsa gerekli koşullar sağlandıktan sonra ortaya güzel yazılar ya da şiirler çıkarabiliyoruz. Tabii ki uzun zaman alıyor. Ama tüm güzel şeyler için uzunca bir vakit beklemiyor muyuz zaten? Her meyvenin bir zamanı var değil mi? Zaman, yazma eylemi için benim gözümde zorlayıcı bir etken değil. Ama yayınlama kısmına geldiğinde çok samimi duygularla söylüyorum kitabın on üç yıl beklemesini de buna bağlıyorum kitap yayınlamak gerçekten çok zor. Güvenilecek bir yayınevi bulmak, sözleşme maddeleriyle uğraşmak, kapak tasarımı, bandrol, kitabın son halini inceleme, editörlük vs. gerçekten zor süreçler. Ben uğraşırken memnun kaldım. Her saniyesinden…. Ama gelin görün ki süreç bunla da bitmiyor. Takibi, satışı, kanalı derken ciddi emekler veriyorsunuz. Ve şu süreçte gerçekten güvenilen, sağlam insanlar bulmak, çalışmak çok zor bir süreç çünkü siz ne kadar hakkını vermeye çalışsanız da, hakkını vererek çalışan insanları bulmak, süreci götürmek zor oluyor. Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz? Simge Ateş: Ne yazacaksam örneğin düz yazı önce o konu hakkında araştırma yaparım. Özellikle baktığım bir kaynak yok. Şiir yazacaksam sevdiğim şairlerin sevdiğim şiirlerini okuyup arka fonda beni duyguya sokacak fon müziği açıyorum. Ve yazarken muhakkak yalnız kalabileceğim, kendi iç sesimi duyabileceğim bir yere geçiyorum. Böylece içimde içsel bir yolculuğa çıkmış oluyorum. Yazacağım konu üzerine düşünüp sonra o konuya duygularımla sesleniyorum. Yani içimdeki sese aklımla yön veriyorum. Çok okuyor musunuz? Çok genç okumadan yazıyor piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz? Simge Ateş: Çok okuyorum demek bence ölçüsüz bir yorum olur. Neye ve kime göre mesela? Daha öncede dediğim gibi benim için okumak en az yazmak kadar önemli. Bunun için çeşitli kütüphanelere üyeyim, etrafımdaki okuyan insanlarla kitap alışverişinde bulunup altı çizilen cümleleri okumaya özen gösteriyorum. Kitapçılara gidip hiç okumadığım farklı tarz kitapları alıp, yeni yazarları okumayı seviyorum. Zaten yazabilmenin yanında çok okumak gerekiyor. Zira benim hikâyem babamın şiirleriyle tanıştıktan sonra başladı.
Yazarlar ve şairler birbirlerini etkiler. Bu etki altında tabii ki özgün takılmamız lazım zaten bunu başabilirsek tam bu noktada iyi bir kalem oluruz. Bu yüzden edebiyatta akımlar, dönemler var. Yazmanın en önemli altın kuralı “ÇOK OKUMAKTIR”. Ben de genç yazarım. Bence bu genellemeyi gençler üzerinden yapmak doğru bir yorum olmaz. Evet, piyasada çok kalitesiz kitaplar var. Hiç kitap okumayan insanlar kitap çıkarıyor. Buna katılıyorum hatta bunun için ben hep “Eline her kalem alan yazar oluyor.” derim. Ama bunu sadece gençler değil her yaştan kalem tutan herkes yapıyor. Ülkemizde kitap çıkarmak çok kolay olmuş durumda. Yayınevleri belli bir rakam karşılığında çoğu incelenmeyen içerikleri çok rahat basabiliyor. Bu yüzden gerçek okuyucu kitlesi hangi kitabı alacağını, alsa bile editörlüğü yapılmamış kitapları okuma mecburiyetinde kalıyor böylece gerçek kalemler, gerçek yetenekler bu karmaşa içinde kayboluyor. Kitap çıkarmak ne zaman yayınevleri tarafından ticaret işi değilde sanat haline dönüşürse güzel kalemler gerçek okuyucu kitlesine kavuşabilir düşüncesindeyim. Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Simge Ateş: Yazmak benim için insanın içindeki duygu, düşünce yağmuru. Kalemin dansı, kelimelerin uyumu, cümlelerin ruhu. Harflerin mürekkepten kurtuluşu. İçsel bir yolculuk. Varış değil daima bir yolculuk. İyi yazmanın formülü sizce nedir? Simge Ateş: İyi yazmanın formülü çok okumaktır. Anlamaktır, anlaşmaktır, iyi bir insan olmaktır, duygularını arındırmaktır. İnce eleyip sık dokumalıdır yazan insan. Birikimli olmalıdır ki daha çok verebilmelidir. Akmalıdır zaman içinde. Sözden tasarruf etmelidir mesela. Doğayla iç içe olmalıdır. Bolca sevmeli, güzelliklere meyil etmelidir. Mutluluğu aramalı bulduğunda paylaşmalıdır. Çokça düşünmeli ve bolca hayal kurmalıdır. Bence iyi yazmak için her şeyin özüne ulaşmalı, sonra o öze bulaşmalı yazan. Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz? Simge Ateş: Bol okumak, gezmek, görmek, insanlarla özellikle yeni insanlarla iç içe olmak. Düşünmek için kendine vakit ayırmalı yazan. Hayal kurmaktan kaçınmamalı. Daha fazla hayal etmeli. Sevmeli, peşinden gitmeli. Empati kurmalı birçok olayla, yaşamla. Yaşamalı her günü bir diğerinden farklı. Okuyamadığı yerde dinlemeli. Çocuklara maruz kalmalı bazen topuklu ayakkabılarla, bazen kravatlarla. Her gün yemek yediği içtiği su gibi ruhunu da beslemeli, bakmalı kendine. Soruları cevaplarken hiç bitmesin istedim. Güzel vakit geçirdim. Yazan tüm güzel kalemlerin kalemine zeval gelmesin mürekkebi, ilhamı bol, hikâyesi güzel olsun. İlginizden ötürü çok teşekkür ederim. Tanıştığımıza çok memnun oldum KİTAP KONAĞI ailesi.
|