• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/kitapkonagi
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905334645270
Okuyalım, Okutalım
Takvim
Site Haritası

Yazmak, resmiyetle dolmuş meslekler içinde doğal bir meditasyon, doğal bir münevverlik.

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
İsmim Yunus Emre Yücebaş. 1995 senesinde İstanbul Fatih'te dünyaya geldim. Kadıköy'de büyüdüm. Üniversite yıllarında üç tanesi İstanbul Üniversitesi'nde olan dört bölüm kazandım. Çeşitli lisans veya sertifika programları altında felsefe, mantık ve edebiyat dersleri aldım.

Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz?
Yazmak, aslında planlı gelişen bir durumdan ziyade içine sürüklenme sonucunda hasıl olabilen bir durum olarak düşünülebilir. Herkeste olmasa da çoğu kişide sanıyorum bu durum emsal vaziyette ortaya çıkıyordur. Bendeki de öyle oldu nitekim. Çocukken annemin almış olduğu dağınık vaziyetteki beyaz kağıtlarda yazan özlü sözlere aşırı bir merakım vardı. Emerson, Oscar Wilde gibi kimselerin sözlerini okuyarak benzer özdeyişleri yazmak için gayret gösterirdim. Ancak, o zamanlar üretemezdim. İçimde filizlenen meraka rağmen yazdıklarım pek bir şeye benzemezdi. Yıllar geçtikte bu durum tersi bir şekle sirayet etti. Velev ki, perspektif dahi tecelli etti. Nitekim, felsefi bir maksatla kaleme almış olduğum ilk eserim olan Aheste Beste'de "yelpaze yöntemi" adını vermiş olduğum bir dilsel metot da ortaya attım. Burada maksadım, bir metnin hacmi daraldıkça anlamların enlem hizasında değil, derinlik hizasında yoğunlaştığını ifade etmekti. Çocukken çaylak ve özenti olduğum bir konuda gençlik yıllarında hakeza bir hale nail olmuştum. Lakin, yine de ilk temeller, ilk merak ve şevk sabilik yıllarımızda başlıyor. Sonradan ortaya çıkan yalnızca onun üzerine konulan tuğlalar gibi.

Kaç kitap yayınladınız konusu nedir?
Bugüne kadar edebiyat ve felsefe temalarında dört kitap yayınladım. Bunlardan Aheste Beste özdeyiş türünde, felsefi bir maksatla yazmış olduğum, cümlelerle alemi anlamaya dönük bir mikro meditasyon parçası denebilir. 2018 senesinde çıktı. Yukarıda da değinmiş olduğum üzere yelpaze yöntemi eserin en önemli yönlerinden birisi. İkincisi, Antik Yunan filozofu Eflatun'un yazıya dair öne sürmüş olduğu ve idealar görüşü ile devlet teorisi görüşleri kadar bilindik olmayan bir görüşe antitez geliştirmek, bunu sorgulamak için kaleme alınmış olan Platon'un Görüşü ve Kitap Notları idi. Eserde, kendi bilincimi örnek için model olarak öne sürmüş ve kitaplardan zihin dünyamda yer eden bilgi parçacıklarına birinci kısımdaki antitezden sonra yazarak Eflatun'un görüşünün doğru olmadığını ispat etmeye çalışmıştım. Klasik bir edebiyat eleştirisi eserinden farklı olarak, felsefi bir gayeye hizmet eden bu esere dizin, kaynakça ve sözlük de eklemiştim. 2020 senesinde yayınlanmıştı. Üçüncü eserim, yine felsefi bir amaçla yazmış olduğum ve insanın yaşamındaki belli başlı olguları sorguladığım Yeryüzü ve İnsanı Anlama Yolculuğu idi. Fransız Deneme yazarı Montaigne ile İngiliz denemeci Bacon'un da yazım tarzlarının etkisinde kalarak biçim verdiğim bir kitaptı. Buradaki yegane gaye de felsefe idi. 2021 senesinde çıkmıştı. Nesir haricinde nazıma da merakım vardı. Her ne kadar şairlik iddiam olmasa da, özellikle zengin kafiyelere ve tunç kafiyelere, bunların ses uyumuna olan düşkünlüğümden ötürü şiir türünde de acayip birtakım eserler kaleme almaya gayret ediyordum. Düşünsel amaçla yazdığım yapıtlara kısa bir mola mahiyetinde olan şiir eseri Mütenevvi'yi ise 2022 senesinde yayınlamıştım.


Yazmak mı yayınlamak mı zor?
Kişiye göre her ikisi de zor olabilir aslında. Örneğin, kişi önce el yazması yazıp daha sonra bunu bilgisayara çeken bir kimse ise, ayrıca yazdığı metne dair çeşitli kitap ve kaynakları okumak ihtiyacı da hissediyorsa yazmak daha zor olabilir. Ancak, her insanın bir kitapla bu derece uğraştığı da şüpheli. Velev ki, bazı kimselerin yazımı kendilerinin dahi yapmadığı ve yardımcılarına yazdırdığı dikkate alınırsa, meşakkatlerin herkes için aynı oranda olmayacağı ve genel bir yorum yapmanın zorlaştığı anlaşılabilir. Diğer yandan, yayınlanmak da destekli kişisel yayıncılardan yaptığımız zaman aşırı bir zorluk teşkil etmiyor. Fakat geleneksel ve kurul onayı olan yayınevleri tarafından yapılırsa bunun oldukça zor bir süreç olduğu düşünülebilir. Ancak, her iki merhaleden de daha zor olan bir süreç varsa, o da yaymak. Nitekim, yazılan da yayınlanan da yayılmadıkça hedefinden uzak kalıyor.


Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz?
Kolaya kaçarak, Vikipedi gibi devamlı değişen ve suni olan kaynakları tercih etmek yerine, basılı ansiklopediler, kitaplar; dergiler, gazeteler; lise, üniversite ders argümanlarıyla beslenmeyi tercih ediyorum. Burada özellikle kitaplar birinci sıraya konulabilir, ancak üniversite ders argümanlarını da göz ardı etmemek gerekiyor. Nitekim, bir Numanius'un filozof olduğunu internet ortamındaki bir kaynakta bulmak çok zor olduğu gibi, mantıktaki SaP-SeP-SıP-SoP dörtlemesini de internet ortamındaki kaynaklarda bulmak oldukça zor.


Çok okuyor musunuz? Çok genç okumadan yazıyor piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz?
Bazı dönem aşırı kitap okurum, bazı dönem ise okuma orucuna girerek başka faaliyetlerle meşgul olurum. Astroloji ve yemek kitapları haricinde her türde kitap okumam mümkündür. Kendi alanıma çok uzak olan sayısal kitaplara dahi zaman zaman ilgim olabiliyor. Belli bir yazara bağlanmak yerine çeşitli yazarları azar azar okumaya gayret ederim. Evet, sanırım doğru bir kanı bu. Nitekim, bir gün iki eseri olan bir genç yazarın hiç yabancı kitap okumadığını söylediğini, yalnızca yerli kitaplarla yetindiğini beyan ettiğine şahit olmuştum. Daha ilginci, ben onun kitabını satın alıp okurken, o benim kitabımı okumamıştı. Bu, sadece bir örnekti tabi. Muhtemelen bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün olacaktır. Ayrıca, kitap okumadan kitap yazmak arzusunda olan gençlere de rastlamak kabil. Bu da, durumun diğer bir boyutu olarak karşımıza çıkıyor. Ancak, burada şunu da ifade etmekte yarar olabilir ki, kitap okumadan kitap yazan kimselerin salt genç kuşak yazarları ile sınırlı tutulması da illüzyon olabilir. Orta kuşak yazarlar içinden de böyle kimseler olabilir. Nitekim, bu, yaştan ziyade insanların yetişme tarzları ve otodidakt olup olmamaları ile alakalı bir durum gibi görünüyor. İlave etmek gerekirse, bu kadar fazla kitap ve yazar olacağına daha az sayıda olsaydı belki de okunma oranları da artardı.


Yazmak sizin için ne ifade ediyor?
Yazmak, aslında birden çok anlam ifade ediyor. Bunlardan en başta sayılabilecek olanları: Bireyin birikimlerini başkalarına aktararak tescillemesi ve bundan doğan haz durumu, derdini dökecek bir yer bulmak ve rahatlamak, yazarlığın sunduğu iklim ve koşullar sebebi ile akademi, basın, bürokrasi gibi kademelerden çeşitli insanlarla tanışık olabilmek, kitap fuarları gibi etkinliklerle sosyalleşmek. Ancak, yazarlık bu baskın faydalarının haricinde nazarımda daha özel bir anlam da ifade ediyor. O da, prestij. Evet, prestij. Nitekim, mazide birçok sıkıntı çekmiş ve birçok yerde işsiz güçsüz bir kimse gibi algılanıp yadırganmış bir kimse olarak kitap işlerine girdiğimden beri en azından serseri sanılmaktan kurtulduğumu hissediyor ve kendimle daha barışık olabiliyorum. O özgüveni ve huzuru fazlasıyla veriyor bu meslek.

İyi yazmanın formülü sizce nedir?
Yazmanın da satranç oynamak gibi belli bir eğitimi olmayacağını, dogmatik ve sorgulanmaz kalıplar içine hapsedilemeyeceğine inanırım. Her ne kadar son zamanlarda yazarlık eğitimi, yazarlık sertifikası gibi söylemlerde ciddi bir artış görmek kabil olsa da bence resmi kalıplara hapsedilemeyecek kadar doğanın ve doğallığın içinde olan, otodidakt bir pişme süreci sonrasında tecelli eden bir yaşam payesi yazarlık. Otodidakt olmak kadar kabiliyet olması da önemli görülebilir elbette. Yazmak, resmiyetle dolmuş meslekler içinde doğal bir meditasyon, doğal bir münevverlik zannımca.

Okuma - yazma dışında nelerle meşgulsünüz? Resim, müzik vb.
Okuma ve yazı işleri haricinde başta felsefe yapmak, satranç oynamak, setlerde figüranlık yapmak gibi ilgi alanlarım mevcut. Ancak, burada figüranlık için bir parantez açmak gerekirse figüranlık konusunda diğer iki uğraşa nispeten daha amatör kaldığımı söyleyebilirim.

Okumak mı? Yazmak mı? Çizmek mi? Hangisi ağır basar?
Çevirmen için okumak, yazar için yazmak, karakalem sanatçısı için çizmek olarak cevabı verilebilecek soru sanırım bu. Ancak, kanımca okumak daha ağır basar. Zira, yazının evrenin merkezine geldiği günümüz dünyasında adım atsak bir şeyleri okumak durumunda kalıyoruz. Örneğin, çarşıdaki bir handa bir dükkana girecek olsak sokak, bina ve kapı numaralarını okuyoruz ya da bir olay olsa ona dair gündeme düşen haberi okuyoruz. Ancak, bu oranda bir yazma sürecine tabi olmayız. Yazmak, okumaya oranla daha az mecburiyet gerektiren bir uğraş gibi. Çizmek ise, bu ikisinin de gerisinde kalan, daha spesifik ve özel bir eylem gibi.

Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz?
Daha iyi yazmak isteyenlere öncelikle çok kitap okumalarını öneririm. Ancak, burada her yazarı okumak da iş değil. Örneğin, kendisini usta zannedip, sağda solda profesyonel olduğunu beyan edip, bütün vücutlarını saran korkunç bir kibirle kitap yazan kimseler de mevcut. Hakeza kimselere karşı dikkatli olmakta, kitapları seçerken altıncı his ve mantıkla hareket etmekte yarar var. Eğitim kitaplarını da hocalardan bağımsız olarak, kendi başına okumak, içinde yazan bilgilerden ötürü faydalı sonuçlar doğurabilir. Özellikle lise ve lisans seviyesindeki kitaplar burada ölçüt olabilir. Otodidakt bir tahlil bireyin zihninde yeni ufuklar açabilir. Protestanlık mezhebinin kurucusu Prof. Dr. Martin Luther'in bir şimşek çakmasından tesir alarak mezhebi kurması misali, o ders kitaplarını kendi başına incelerken içlerinden bulduğu garip bir nokta oldukça faydalı olabilir. Bunların haricinde, derinleşme, ayrıntıcılık ve dikkat gibi yönleri artırmak faydalı olabilir. Örneğin, yazıdaki kavramların nasıl dizildiği, kulağa hoş gelip gelmediği gibi ince noktalara dikkat etmek için ayrıntıcılık ve dikkat gerekiyor. Dikkati geliştirmek için satranç, ayrıntıcılık içinse felsefe gibi alanlara yönelim göstermek kişiye derinleşme bakımından artılar katacaktır. Özellikle felsefede, dil felsefesi ve mantık gibi alt dallarda ciddi anlamda bir kavramsal derinlik söz konusudur. Dil felsefesinde olanlar çok yönlü düşünme açısından, mantıkta olanlar ise tutarlı düşünme açısından kişiyi geliştirebilir. Örneğin, dil felsefesinde Richard ve benzeri filozofların bir kavramı onlarca manada yorumlaması gibi, klasik mantıkta önermeler gibi.



795 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Fikir Konağı
Abdullah Küçük
Ev Hapsi Günlerinden

Ali Haydar Koyun
Rakamlarda büyük, güç de zayıf olan topluluk

Derya Kadıoğlu
Yalvaç'ın İnsanları

Fırat Han Koçak
Dünyayı Sömüren Küresel Çeteler - 4

Hanife Mert
Eylül ve Hüzün

Zehra Gaylan Yüksekkaya
"Sahi, Neydi Bayram?"

Abdullatif Acar
Umut Adına Martı Olmak

Afşin Selim
Kitapla Diriliş

Ahmet Aytaç
Yazmak kolaydır, Okutturmak büyük marifet ister...

Altun Özmeşe
Kalpteki Kor Parçası

Aslı Ersoy
Zıtlıkların Öğretisi*

Aynur Hazar
Nice Ömürler Eskir Yaşamanın Teninde

Ayşen Kurban
Eksiğim

Aytekin Duran
Görmek ve Duymak Nasıl Bir Duygudur...

Beyhan Uygur
Şekerci Dede ve Tonton Eşi

Burak Kılıçaslan
Burak Kılıçaslan: Emin Demir ile "Ferman" Üzerine Bir Söyleşi

Çağrı Cebeci
Çağrı Cebeci: Yaşlılık

Dilruba Başak
Her Şey Sevince Güzel

Diyanet İşleri Başkanlığı
Öfkeye Hakim Olmak

Engin Dinç
Dil Belası

Ergül Yılmaz
Bir Demet Şiir

Gamze Karadağ
Kayahan Demir: Gaipten Sesler

Gamze Parlak
İnsanlık Nereye Gidiyor

Gözde Karadağ
Gözde Karadağ: Hakan Yusuf Yılmaz - Alpagut Budun 1 Beklenmedik Keşif

Gülhan Teke Genç
Evrildik (mi?)

Hatice Yatkın Yetişen
Adımı Unutma (İmza: Kadın) / Kitap Yorumu

Havva Yaşar
Tefekkür Üzerine Hasbihal

Hayrettin Gönül
Zaferimiz Daha Bir Yaşında!

İbrahim Ethem Gören
Bir Burak bekleniyor!

İlhan Özgür
Türk Eri

Kaşif Meriçli
Kaşif Meriçli: Little Fugitive

Mahmut Ferhat Alptekin
Demokratik Sol

Mecbure İnal Vela
Çizdim, oynamıyorum!

Mehmet Aydın
Ömer Faruk Kaya: Sus ve Bana Aşkı Anlat

Merve Güney
Güneşin Kızı Biterken

Meryem Seyda Parlak
Psikoloji’ye (Ruh Bilimine) Olan İhtiyaç

Muharrem Dere
Doğu, Batı. Dost, Düşman! Kime Göre?

Murat Ginlik
Kısacık ve Çok Uzun Bir Hikâye

Murat Şaşzade
Küçük Tuhaflıklar

Mustafa Gündoğdu
Ölüm Var...

Nagihan Örsel
Sadece SEN!

Nazan Arısoy
Yağmur'un Aşka Teslim Oluşu

Necati Dilek
Uğruna Şiirler Yazılan Kadın

Necdet Bayraktaroğlu
Büyük Türk Devlet Adamı Timurhan'ın Hayatı, Vasiyeti ve Yasası olan Tüzükat-ı Timur

Nermin Güday Kaçar
Asker Yolu Beklerim

Nurcan Dağ
Yalancı Pollyanna Kitap İncelemesi

Nurhan Işkın
Dedemin Saati

Nurittin Günay
Babamın Jübilesi

Özlem Akşit
Selamlaşma Geleneğinin Toplum ve Gençliğimiz İçin Anlam ve Önemi

Pakize Şeyma Kandemir
Salgının Yeni Yazarları 1

Selahattin Doğan
İyilikde İnatlaşmak

Şükran Pınarcan
Duran Çetin Cüneyt kitabı yorumu

Turan Yalçın
Çay Felsefesi

Yasemin Ilgın
Yasemin Ilgın: Hayallerim

Zeynep Didem Gezgin
Merhamet