• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/kitapkonagi
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905334645270
Okuyalım, Okutalım
Takvim
Site Haritası
Abdullah Küçük
abdullah.kucuk@hotmail.com.tr
Hem AYDIN Hem MÜNEVVER
29/11/2020

Aydın - Münevver. Bu her iki sözcüğün de hem söylenişleri hoştur, hem de içerikleri bakımından dolu doludurlar. Yazarken yeri gelir her ikisini de kullanırım.

‘Aydın’ kelimesi aydınlanma hissi verir. Işık alan, ışıklı, aydınlık, ayrıca; kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli, entelektüel ve kolayca anlaşılacak kadar açık, vazıh (söz-yazı) anlamlarına gelir. Birçok şekilde kullanılan çok amaçlı bir kelimedir aydın. Aydınlanmanın geçtiği cümlelerde geçer, mesela ‘aydın bir salonu vardı’ denir. Aydın aynı zamanda Ege Bölgemizin güzel bir vilayetinin adı, diğer yandan genellikle erkek çocuklarına verilen bir isimdir.

Münevver kelimesine gelince; Türkçeye Arapça üzerinden yerleşmiş bir kelimedir. Eskimiş olsa da hoş bir sözcüktür, söylenişini severim, dişidir, o nedenle kız çocuklarına konan bir addır. Estetiktir. Münevver derken önce dudakları öne uzatıp, ‘mü’ diyorsunuz kahve höpürdetir gibi, sonra yüze hareket katıp, dudakları geri çekip ‘nev’ deyip, ardından ön dişleri alt dudağa değdirip ‘ver’ sesi çıkartıyorsunuz. Yüzünüz adeta spor yapıyor. Bana kalırsa objektife poz verirken, Selfie yaparken de ‘münevver’ denmeli. Bi kere kelime sert, küt ve köşeli değil. Ayrıca içinde bolca anlayış, kavrayış barındırır yumuşaklıktadır. Netice itibariyle aydın kelimesinin eş anlamlısıdır.

Aydın veya münevveri cümle içerisinde kullanırken, öyle bir kural olmadığı halde yaşa dikkat ederim, mesela anlatacağım kişinin yaşı orta yaşın üzerindeyse, ‘çok münevver bir insandı,’ gençse, ‘çok aydın bir insandı’ derim, münevver olanların daha bir yaşını başını almış olmaları gerekiyormuş gibi.   

Şimdi ‘eskiye rağbet olsa, bitpazarına nur yağardı’ denebilir.

Eski kelimelere aşina, yatkın biri olmayı isterdim doğrusu. Kaldı ki bu konuda Bülent Ersoy’un eline su dökemem. Mesela hayatım boyunca cümle içerisinde hiç ‘mücerret’ kullanmış değilimdir, ‘mütemadiyen’ dediğimi dahi hatırlamam. ‘Özgü’ de derim ‘mahsus’ da, lakin ‘münhasıran’ dediğimi duyan olmamıştır.

Bir yazarın en büyük hazinesi kelimeleridir, kelimelerinin çokluğu, doluluğu ve cümlelerin içine inci gibi dizişi onu büyütür. Yani beş yüz kelimeyle roman yazmaya oturmakla beş bin kelimeyle o işe soyunmak arasında dağlar kadar fark vardır. Mesela, birileri kalkıp “Romancısın bilmen gerek” diyerek “namütenahi” nedir deseler bir söyleşide, vallahi şapa otururum, lakin hiçbir fikrim yok. ‘Ucu bucağı olmayan, sonsuz, sınırsız’ demekmiş.

Yanılıyorum muyum diye sesli olarak prova yapıp bir ‘münevver’ diyorum, bir de ‘aydın.’ Münevverin söylenişi ‘Binaenaleyh’ gibi zor da değil. Zaten ‘münevver,’ Arapçadaki nurlandırılmış, ışıklandırılmış, aydınlatılmış anlamlarıyla çok eskiden beri kullanıldığı halde ‘aydın’ karşılığı olarak kullanılışı ya da bu anlamı kazanması yirminci yüzyılın ilk yarısıdır.

Üşenmedim kalkıp ‘münevver’i araştırdım. M. Bahattin’in Yeni Türkçe Sözlük’ünde ‘İlm ü marifet, tecrübesi çok, terbiye ve tahsil görmüş, malumatlı; açık fikirli’ anlamları var.

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım, diğer anlamları bir yana, her aydına ya da münevvere ‘açık fikirli’ denir mi? ‘Osmanlı Münevveri’ dendiğinde akla gelen, kapıkulları, bürokratlar, paşalar falan çok mu açık fikirlilerdi? Çökmekte olan devleti kurtarmak için çok çırpındılar, çokça hata yaptılar. Özellikle Tanzimat’tan cumhuriyete değin.

Ama bunu başarmak aynı zamanda bir münevver olan Mustafa Kemal’e, onun silah arkadaşlarına nasip oldu. 

Allah’a şükür günümüzde bazı şeyler yıkıldı da rahat eriştik. Mesela eskiden, özellikle yetmişli yıllarda bir kesim illa ‘olanak’ der, diğer kesim ‘imkân.’ Kendilerine ait kelimelerinden asla taviz vermezlerdi. Daha bunun gibi birçok eş anlamlı kelime vardı o kesimlere ait.

Lisede kurnazlık ederdik. Eğer hoca sağ görüşlüyse yazılılarda soruların altına ‘CEVAPLAR’ yazar, öyle cevaplardık, hoca sosyal demokrat bir görüşe sahipse ‘YANITLAR’ der yanıtlardık. Görüyorsunuz, ne hengamelerden geçip geldik bugünlere.

Hiç unutmam lise birde gümlemiştim. İkinci senemde Türkçe hocası, elinde not defteri (ne korkardık o İncil’e benzeyen defterden) tek tek ayağa kaldırıp hatalarımızı söyleyip notumuzu açıklıyor, sonra da sert şekilde “OTUR!” diyordu. Sıra bana geldiğinde, “Oğlum” dedi, “bir paragrafta ‘ivedi’ yazmışsın, diğer bir paragrafta ‘acele.’ Nesin sen anlamadım ki, bir insan aynı zamanda hem faşist hem devrimci olabilir mi? Buna olanak var mı?”         

Var mı bilmiyorum. Bilmek umurumda değil, oldu-bitti önüme sürülen kurallardan haz etmedim. Roman yazarken içimden gelir ‘olanak’ yazarım, içimden gelir ‘imkân.’ Bazen ‘koşul,’ bazen ‘şart.’ Bazen kanıt, bazen delil, bazen vatandaş, bazen yurttaş. Yaş durumuna göre, bazen ‘aydın’ bazen ‘münevver.’

Benim için bir taraf siyah diğer taraf beyaz değildir. Hiçbir zaman ‘ya bu ya bu’ diyenlerden olamadım, her daim ‘hem bu hem bu’ diyenlerdendim. Bu tutumum beğenilmez, ilkesizlikle suçlanabilirim fakat mesele değil, tıpkı o Türkçe hocası gibi sıfırı basar oturturlar, olur biter.

Benim için kelimelerin hangi kökenden geldiği, hangi dil grubuna ait olduğu değil, dönemin günlük hayatında kullanılıp kullanılmadığı önemlidir. ‘Albatu’ sözcüğü öz Türkçe bir kelimedir mesela, bürokrat, hizmetle yükümlü kişi anlamındadır, fakat ne günlük konuşmada kullanılır ne yazılı edebiyatta. O nedenle ‘çok oturgaçlı götürgeç,’ gibi, ‘poposal fırlangaç’ gibi kelimeleri kullanmam. ‘Gökkonuksal Avrat’ sözcüğüne ise gülmekten karnım yarılır.

Velhasıl, eko-sistemdeki bozulmalar ve insanların neden olduğu etkilerden dolayı pek çok canlı türünün nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıyaysa, acil önlemler alınmadığı takdirde, daha önceleri olduğu gibi birçok canlının neslinin tükenmesinin önüne geçilemeyecekse...

Hani, bizden sonra gelecek olan nesiller bu canlıları sadece resimlerden görme imkânı bulabilecekler diye insanlara uyarıda bulunuluyorsa...

Ben de münevver gibi söylenişi hoş kelimelerimize, kaybolmamaları için cümlelerde kullanmayı öneriyor, nesli tükenmesin diye sahip çıkalım diyorum.

Tuhaf bir istekte mi bulundum acaba?

Hadi eyvallah, sağlıcakla kalınız…



695 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Ev Hapsi Günlerinden - 02/09/2021
Salgının kısıtladığı günlerde...
Kitap Korkusu - 18/06/2021
Kitap korkusu öyle azımsanacak bir korku değildir...
Sanatçıya Nasıl Bakılmalı - 25/05/2021
Necip Fazıl Kısakürek Anısına
Ne Söylediğin Değil, Nasıl Söylediğin Önemlidir - 11/05/2021
Hayırlı bayramlar...
Romancılar İçin Tarih Bilgisi Şart Mıdır? - 09/04/2021
Tarih bilgisi ve nesnellik
Kabullendiğimiz Fikirler Kendimize mi Aitler? - 12/03/2021
Otobüste Unutulan Dergi
Şaşmak Şaşakalmak - 10/02/2021
Şaşırmak-şaşırmamak, şaşmak-şaşmamaktan başka bir şeydir.
Yazar mı? Yazan mı? - 22/01/2021
Mesele, biz yazalım, siz okuyunuz meselesi midir?
Memleket Hikâyeleri - 30/12/2020
Refik Halit Karay
 Devamı
Fikir Konağı
Abdullah Küçük
Ev Hapsi Günlerinden

Ali Haydar Koyun
Rakamlarda büyük, güç de zayıf olan topluluk

Derya Kadıoğlu
Yalvaç'ın İnsanları

Fırat Han Koçak
Dünyayı Sömüren Küresel Çeteler - 4

Hanife Mert
Eylül ve Hüzün

Zehra Gaylan Yüksekkaya
"Sahi, Neydi Bayram?"

Abdullatif Acar
Umut Adına Martı Olmak

Afşin Selim
Kitapla Diriliş

Ahmet Aytaç
Yazmak kolaydır, Okutturmak büyük marifet ister...

Altun Özmeşe
Kalpteki Kor Parçası

Aslı Ersoy
Zıtlıkların Öğretisi*

Aynur Hazar
Nice Ömürler Eskir Yaşamanın Teninde

Ayşen Kurban
Eksiğim

Aytekin Duran
Görmek ve Duymak Nasıl Bir Duygudur...

Beyhan Uygur
Şekerci Dede ve Tonton Eşi

Burak Kılıçaslan
Burak Kılıçaslan: Emin Demir ile "Ferman" Üzerine Bir Söyleşi

Çağrı Cebeci
Çağrı Cebeci: Yaşlılık

Dilruba Başak
Her Şey Sevince Güzel

Diyanet İşleri Başkanlığı
Öfkeye Hakim Olmak

Engin Dinç
Dil Belası

Ergül Yılmaz
Bir Demet Şiir

Gamze Karadağ
Kayahan Demir: Gaipten Sesler

Gamze Parlak
İnsanlık Nereye Gidiyor

Gözde Karadağ
Gözde Karadağ: Hakan Yusuf Yılmaz - Alpagut Budun 1 Beklenmedik Keşif

Gülhan Teke Genç
Evrildik (mi?)

Hatice Yatkın Yetişen
Adımı Unutma (İmza: Kadın) / Kitap Yorumu

Havva Yaşar
Tefekkür Üzerine Hasbihal

Hayrettin Gönül
Zaferimiz Daha Bir Yaşında!

İbrahim Ethem Gören
Bir Burak bekleniyor!

İlhan Özgür
Türk Eri

Kaşif Meriçli
Kaşif Meriçli: Little Fugitive

Mahmut Ferhat Alptekin
Demokratik Sol

Mecbure İnal Vela
Çizdim, oynamıyorum!

Mehmet Aydın
Ömer Faruk Kaya: Sus ve Bana Aşkı Anlat

Merve Güney
Güneşin Kızı Biterken

Meryem Seyda Parlak
Psikoloji’ye (Ruh Bilimine) Olan İhtiyaç

Muharrem Dere
Doğu, Batı. Dost, Düşman! Kime Göre?

Murat Ginlik
Kısacık ve Çok Uzun Bir Hikâye

Murat Şaşzade
Küçük Tuhaflıklar

Mustafa Gündoğdu
Ölüm Var...

Nagihan Örsel
Sadece SEN!

Nazan Arısoy
Yağmur'un Aşka Teslim Oluşu

Necati Dilek
Uğruna Şiirler Yazılan Kadın

Necdet Bayraktaroğlu
Büyük Türk Devlet Adamı Timurhan'ın Hayatı, Vasiyeti ve Yasası olan Tüzükat-ı Timur

Nermin Güday Kaçar
Asker Yolu Beklerim

Nurcan Dağ
Yalancı Pollyanna Kitap İncelemesi

Nurhan Işkın
Dedemin Saati

Nurittin Günay
Babamın Jübilesi

Özlem Akşit
Selamlaşma Geleneğinin Toplum ve Gençliğimiz İçin Anlam ve Önemi

Pakize Şeyma Kandemir
Salgının Yeni Yazarları 1

Selahattin Doğan
İyilikde İnatlaşmak

Şükran Pınarcan
Duran Çetin Cüneyt kitabı yorumu

Turan Yalçın
Çay Felsefesi

Yasemin Ilgın
Yasemin Ilgın: Hayallerim

Zeynep Didem Gezgin
Merhamet