Gözde Karadağ
Ferhan Şaylıman: Şila'nın Gözleri
19/03/2016 Yazar hakkında öğrendiğim ilginç bir bilgiyi paylaşmak istiyorum öncelikle; Yazar Ferhan Şaylıman, bu romanı yazarken aklında sadece öykünün omurgası varmış. Tüm öykü kurgulanıp hazırlanmadan, akışın nasıl ilerleyeceğini ve sonunun nasıl olacağını bilmeden... Hikayenin büyük bir kısmı an ile oluşmuş... "Babam İzmir"de kalbi kırılmış herkesin tanıdığı bir doktordu. Kırık Kalpler doktoru. Tedavi etmek yerine onarmayı çağrıştıran tuhaf bir yaklaşım. Önce aile ve yakın çevremizde dillendirilen bu söylem onun mizah anlayışının, hayata bakışındaki esnekliğin, sakin, güler yüzlü kişiliğinin bir yansımasıydı. Hastalarını böyle tanımlamak gerçeğin sert çizgilerini yumuşatmaya yetiyor muydu acaba? Kimbilir, belki de. Babama göre değişik nedenlerle fiziksel ya da ruhsal olarak kırılan herkes kalp hastalığına yakalanmaya adaydı. Günde yaklaşık yüzbin defa kasılıp gevşeyen, iki buçuk milyara ulaşan ve yine günde ortalama on ton kan pompalayan, dört odalı, dört kapakçıklı müthiş bir aygıttı bu. Ama dayanıklılığı ve taşıdığı yük ölçüsünde, gövdemizin aynı zamanda arızalanmaya en yatkın organıydı. Hele kırılmaya görsün; asla eskisi gibi çalışmaz inat eder, sorun çıkarırdı. İyisi mi sonradan uğraşmaktansa, onu kırmamak için özen göstermeliydi kişi. Anneme göreyse bütün bu yorumların gerisinde babamın yakışıklılığı yatıyordu. Uzun boylu, dalgalı saçlı, sesi ulaştığı her yeri okşayan doktorumuz, aslında kadın hastalarının ilgisinden kaynaklanan bir yaratıcılıkla geliştirmişti kırık kalpler söylemini..." (Alıntı Syf 12) Babasından, onun hayata bakışından etkilenen Göksoy, babasının mesleği; kırık kalpler doktorluğunu seçmiştir. Yani Göğüs Cerrahisi... Sistematik, tertipli, düzenli sağlığına iyi bakan, sabah endorfin koşularını bir gün aksatmayan, ve uyuma saatlerini bir dakika geçirmeyen; işten eve, evden işe giden evli, mutlu ve 2 çocuklu bir zattır Göksoy. Göksoy'un eşi Yaprak'ta kendisi gibi doktordur. Aynı mesleğin, aynı hayat paylaşımları... Tüm hikaye, değişim ve evrim, bir sabah endorfin koşusu için gittiği parkurda kalp krizi geçirmesiyle başlar. Kendisine hiç bir şey olmayacağını, asla sağlık sorunu yaşamayacağını düşünen Göksoy'un tüm hayatı bir anda değişecektir. Birkaç şey hariç... Hiç bir sorumluluğu yüklenemeyen, korkak ve baskılardan nefret eden kimliği... Her şey bir anda olup bitmiştir. Göğsünde hissettiği yanma, ağrı, baskı, bir anda koşu parkurunda yere düşmesiyle patlak verir. Hastaneye kaldırılıp, tedavi olup taburcu edilir. Çocukları Selin ve Burak okula, eşi Yaprak ise işe gittiğinde; hayatında ilk kez evde kendi başına kalır. Tedavi süresince eve hapsolacağını bilen Göksoy, bu zamana kadar hiç yapmadığı bir şeyle karşı karşıya kalır. Kendi iç sesiyle!... Kendi evi, o kadar yabancıdır ki... Eşyalarıyla bile tek tek tanışır, kendi kendine konuşmaya, gözlemlemeye, tahlil yapmaya başlar. Aradan zaman geçer... Yaprak, Göksoy'a içine kapandığını, artık dışarı çıkması, mesleğine dönmesi gerektiğini empoze etmeye başlar. Ancak Göksoy evde geçirdiği süre içerisinde kendine olan güvenini kaybeder ve dışarıya, hastaneye adım atamayacağını hastalığı yüzünden başarısız olacağını ve mucize ellerinin diriliğini, titremezliğini kaybettiğini düşünür. Bu durum Göksoy'u epey germektedir. Bu nedenle bir gün Yaprak ve çocuklar evdeyken, tartışırlar ve mutfakta bulunan cam masaya yumruğunu vurmasıyla, parçalanan cam elini kemiğine kadar keser. İşte şimdi mucize ellerini kaybetmiştir. Dikiş atılmasına rağmen doku zarar gördüğü için serçe parmağı içe doğru kıvrık kalır ve ara sıra elini titreme nöbeti sarar. Artık kendine olan güveni iyice kaybolduğu ve başına gelenler yüzünden İzmir'i suçladığı için oradan kaçmak ister. Hocasını arayıp kendisine Bursa'da klinikte iş ayarlamasını rica eder. Kendinden, şehirden, ailesinden kaçış başlar... Bursa'da bir kaç gün otelde kalan Göksoy, klinikteki arkadaşları, öğrencileri olan Çağatay ve Orçun'un isteği üzerinde dağ yolundaki villaya otenden geçiş yapar. Geçici bir süre de olsa orada yaşayacaktır. Yalnız tek farkla... Artık aynı şehirde olmadığı gibi artık Eski Göksoy'da olmayacaktır. Tüm hayatı, karakteri adeta bu ev ile birlikte evrim geçirecektir... Edebiyat, felsefe, gerçek yaşam öyküsünden kesitlerle; evliliği, evlilik dışı ilişkileri, kedileri, acıları, dramları, sevinçle ve hüzünlerle harmanlanmış bu kitabı merakla, sabırsızlıkla, gece gündüz demeden uykusuz kalma pahasına yalayıp yuttum... Yorumuma noktayı koyarken unutmadan yazar hakkında öğrendiğim bir ilginç konuya daha aktarmak istiyorum... Ferhan Şaylıman, bu romanı yazarken öyle içselleştirmiş ki durumu; kitap bittiğinde büyük bir boşluğa düşmüş... Sırf bu nedenle bile, kesinlikle insanın hayatında en az bir kez okunması gereken kitaplardan biri diye düşünüyorum... Yazarın, kalemine ruhuna, düşüncelerine, kurgusuna sağlık... Gözde Karadağ'ın Blog Sitesi yayında Kendi yazıları ve yorumları ile sizleri bekliyor Kitap Gemisi |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Gözde Karadağ: Hakan Yusuf Yılmaz - Alpagut Budun 1 Beklenmedik Keşif - 27/12/2017 |
Hakan Yusuf Yılmaz - Alpagut Budun 1 Beklenmedik Keşif |
Gözde Karadağ: Zeynep Sahra - Elmalı Turta... - 27/12/2017 |
Zeynep Sahra - Elmalı Turta... |
Gözde Karadağ: Hüseyin Cengiz - Yalnızlığın Başkenti - 27/12/2017 |
Hüseyin Cengiz - Yalnızlığın Başkenti |
Gözde Karadağ: Ersan Evcil - Başucumdaki Melek - 27/12/2017 |
Ersan Evcil - Başucumdaki Melek |
Gözde Karadağ: Zeynep Sahra - Ayçöreği - 27/12/2017 |
Zeynep Sahra - Ayçöreği |
Gözde Karadağ: Catherine Lowell - Üst Kattaki Deli Kadın - 05/12/2017 |
Kitabı okumaya başladığım ilk an ilginç bir hikâye ile karşı karşıya kaldığımı hissettim... |
Gözde Karadağ: Şenol Ceviz - Yeraltından Günyüzüne - 24/10/2017 |
Şenol Ceviz - Yeraltından Günyüzüne |
Gözde Karadağ: Laurie R. King - Arıcının Çırağı - 24/10/2017 |
Gözde Karadağ: Laurie R. King - Arıcının Çırağı |
Gözde Karadağ: Jane Casey - Ölümün Soğuk Sesi - 24/10/2017 |
Gözde Karadağ: Jane Casey - Ölümün Soğuk Sesi |
Devamı |