Merhaba, bugün merhaba derken dahi utanıyorum.
Yüce Allah'ım beni af etsin sizlerin de anlayışınıza sığınıyorum, neden böyle bir düşüncede olduğumu bir çoğunuzun kestirdiğini tahmin edebiliyorum.
Evet şimdi nereden başlayacağımı bilemiyorum öyle çok derin anlatımlara acıtasyona girmeyeceğim, maalesef bu derin yankılar yanık eleştirileri geçici yankılamaları her zaman yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz .
Burada mesele yankıdan çok sonuca varmak ve sağduyuyu elden bırakmamak .
Değerli dostlarım bu sabah yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bugün sabah alışverişi için gelen apartman hizmetlimizle her zamanki gibi konuşurken yorgun ağlamaklı oluşu dikkatimi çekti konuyu öğrenmek isteyince göz yaşlarına hakim olamadı bir yandan ağladı bir yandan da anlattı.
"Bu gece sabaha kadar ağladım feryat ettim artık dayanamadım zaten her şehit verişimizde aklıma dayım gelir. 1993 yılında ben 13 yaşındaydım. Dayım Hakkari'de vatan borcunu ödüyordu. Vatan borcu namus borcu verecek gidecek tabi ama siz dayımın nasıl büyüdü bilemezsiniz. O yaşa nasıl geldi Öyle ki anneannem dedemin eski pijamalarından pantolon yapıp dayıma giydirirdi. Yalın ayak yırtık gömlekle büyüdü bir gün aç bir gün tok ve de ailenin tek erkek evladıydı.
Gün geldi askere gitti. Askerdeyken Hakkari'de çatışma çıkmış çatışmada dayım da varmış. Çatışmada arkadaşının vurulduğunu görünce aman "Arkadaşımın bebeleri var ona yardım edeyim kurtulsun "diye uğraşırken arkadan ansızın gelen hain rezil bir terör kurşunuyla şehit düştü.
O acıyı siz bilemezsiniz biz onun şehit olduğunu bildiğimiz halde belki gelir diye yolunu üç yıl bekledik. Yıllarca dönmeyeceğini bile bile beklersin ne uyursun ne kalırsın. Ah o acın çok başka en acısı da kardeş diye baktığın düşman kurşunu düşman dahi sayamadığımız düşmanımız belli ve Allah'ın izniyle kolay kolay öldürmezlerdi dayımı bir yandan üzüntüyü bir yandan şehitlik mertebesinin gururunu yaşıyorsun çok ama çok başka bir duygu üzüntümüz şehadeti değil canımız feda vatan toprağına.
İşte ben dayım şehit olunca on üç yaşındaydım ve şöyle dua ettim.
"Allah'ım bana iki erkek evlat ver eğer vatanıma el uzatan olursa iki oğlumun milletime kanları helal olsun vatanım için şehadet mertebesi nasip olsun. "
Benim ağlayıp üzülmem şehitlikleri için değil hain korkak kendini belli etmeyen zalim kurşunla kendi vatanında besleyip okulunda birlikte okuyan KARDEŞ bildiğin zalimler tarafından vurulmaları "dedi
Ben o anlatırken ne yapacağımı şaşırdım cevap veremedim son bir döndü.
"Şunu bilmelerini isterim bizler çok daha ağır şartlarda yaşadık yaşıyoruz ama biz dış güçlerin ve onun bunun değil hakkın yolundan gidiyoruz bir daha söylüyorum belki de Allah dualarımı kabul etti şimdi biri yedi (7) biri on iki (12) yaşında oğullarım var her ikiside bu vatana feda olsun ..." dedi ve bitirdi.
Evet güzel yürekli dostlar, sözün bittiği yer bu olsa gerek sanırım başta söze nasıl başlayacağımı şaşırmamın nedenini anlatabilmişimdir.
O gittikten sonra buruk bir gururla kapıyı örttüm "evet dilruba" dedim bu toprakta böyle yürekli analar varken bu milletten düşman korksun daha nice Seyyit on başılar, Aslan Mehmetçikler doğurur "
Düşünebiliyormusunuz? On üç yaşında bir genç kız doğmamış bebeklerini peşin feda ediyor ....