14 asır önce Efendimiz Aleyhisselâm’ın pak ruhu Mekkeli müşriklerin inadından epeyce daralmıştı. Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa (sav) kendini mele-i âlâya götürecek bir yol arıyordu, bir yoldaş, bir Burak bekliyordu. Beklenen Burak, O’nu Mescid-i Haram’da ibadette râm olmuşken buldu. Ve o kutlu Burak, Hakk Teâlâ’nın buyruğuyla “Kulu Muhammed'i geceleyin, Mescid-i Haram'dan kendisine bazı âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya…” götürdü. Efendimiz Mescid-i Aksa’da yüz yirmi dört bin; yahut iki yüz yirmi dört bin peygambere namaz kıldırdı. Ardından, Allah’ın ayetlerini müşahede etmek üzere ötelere ve ötelerin ötesine gitti; gönlü, gözü, ruhu ferahladı. Mirac’tan döndüğünde ümmetine müjdelerle geldi…

Şimdilerde de kan ve gözyaşı ikliminde yakınan Ümmet-i Muhammed “Meta Nasrullah” diyerek bir Burak bekliyor.

Bir Burak bekleniyor; yüreklerimize işlemiş karanlıkları bertaraf edip, yerlerine billur aydınlıkları taşıyacak.

Bir feyz bekleniyor; göz bebeklerimizden içerilere kabul ettiğimiz mana âlemlerimizin ferini eksilten görüntüleri kalplerimizden uzaklaştıracak.

Bir rahmet bekleniyor; kimsesizlere, kimsesizlerin kimsesinin elini uzatacak.

Bir mimar bekleniyor; yitirilmiş sevdaları gönül evlerinde büyüten gariplerin kalplerini imar edecek.

Bir merhamet bekleniyor; merhameti en uzak kuzey kutuplarından alıp cemiyetimizin tam orta nahiyesine taşıyacak.

Bir muştucu bekleniyor, herkesin eşit olduğunu haber verecek.

Postacıdan bir telgraf bekleniyor; üzerinde yerlere bağlanmış taşların salıverildiğine dair işaretler bulunan… Ve kelplerin bundan böyle muhafazalı alanlara çekildiğinden dem vuran.

Müjdeci bir ufuk bekleniyor; gariplere umut taşıyan.

Bir ilkbahar güneşi bekleniyor; maşuka aşığından maniler fısıldayan.

Bir Karacaoğlan yanık koşması bekleniyor; koşuşturmacaların içerisinde tekdüze olan keyfiyeti ortadan kaldıracak.

Bir ümit bekleniyor; her şeyin bundan böyle daha iyiye doğru gideceğine dair samimi işaretler taşıyan.

Bir gönül bekleniyor; üzüntüsünde üzüntülerimiz, sürurunda sürurumuz okunacak.

Bir ilan bekleniyor; artık gariplerin ağlamasının yasak olduğunu ilam edecek.

Bir avukat bekleniyor; davası davamız olacak.

Bir idareci bekleniyor; mahiyetindekilere Hz. Ömer zamanının adaletini tatbik edecek.

Bir dost bekleniyor; dostlarından müşteki olmayan.

”Gönüldendir şikâyet kimseden feryadımız yoktur” diyen bir Nev’i bekleniyor.

Bir keyfiyet bekleniyor; “Bende öyle keder vardır ki, yanıma neş’e ile gelenlerin dert ve kederle ayrıldıkları gibi benim kederim de bir eksiklik meydana gelemez” diyenlere şifanın/dermanın en kutsi olanını arz edecek.

Bir cerrah bekleniyor; cemiyeti lif lif sarmış ahlâksızlık usarelerini, toplumun karın bölgesinden sancıtmadan kesip atacak.

Bir Lokman Hekim bekleniyor; devasa merhemlerini fisebilillah takdim edecek.

Bir vaiz bekleniyor; “Önce kendi nefsine sonra insanlara vaaz et” sözünü kendi nefsinde tatbik eden.

Bir şuur bekleniyor; “Namaz müminin miracıdır” kutlu sözünü hakkıyla yaşayacak.

Bir delikanlılar ordusu bekleniyor; şehvetin karanlıklarını şeffaf caddelerin en alt noktasına hapsedecek.

Ümmet-i Muhammed’in coğrafyasında da, hanesinde de, gönül evinde de yangın var: Bir Burak bekleniyor!

Bu mirac gecesinde ateşten, yıldırımdan topuklarıyla Filistinli mazlumların âhını İsrailli zalimlerden alıp masumların gözyaşlarını silecek bir Burak bekleniyor!

Neredesin ey Burak!