• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/kitapkonagi
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905334645270
Okuyalım, Okutalım
Takvim
Site Haritası
Abdullah Küçük
abdullah.kucuk@hotmail.com.tr
İlklerin Adamı
11/08/2020

Önceki yazımda Şemsettin Sami’den bahsetmiş, onun için ilk Türkçe roman yayımlayan adam demiştim, Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat eserinden dolayı.

Köklü tarihimizde halkımızın pek azının bildiği, okullarda öğrencilere anlatılmayan sıra dışı insanlar hiç de az değillerdir.

Beşir Fuad bunlardan sadece biridir ve ne kadar önemli bir şahsiyet olduğu bilinmemektedir.

Bu oldukça ilginç, bana göre halkımıza, öğrencilerimize anlatılmamasını doğru bulmadığım Beşir Fuad’ı, okul hayatlarında olsa olsa edebiyat fakültesi öğrencileri, dışarıda da edebiyat meraklıları duymuşlardır.  

Kendi değerlerimiz, Yunan Tanrı ve Tanrıçaları kadar önemli değillermiş demek ki... Bari yazılı sınavlarda muhakkak sorulan Türk Beşleri (Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Anlar, Necil Kazım Akses) kadar olmasa da, adı bilinecek kadar bahsedilseymiş, en azından ilgisini çeken öğrenciler kütüphanelerde araştırma gereği duyarlardı. 

Her neyse, mevzuyu dağıtmayalım.

Bakın, en baştan söyleyeyim; öyle az buz bir adam değildir Beşir Fuad.

İlk Türk roman eleştirmenimizdir kendileri. Tıpkı ilk Türkçe Roman yazan Şemsettin Sami gibi o da çok enteresan bir kişiliktir.

Böyle enteresan kişilikler olmasaydı tarih nasıl yazılırdı acaba?

O kadar çok şeyin ilkini başarmış ki Beşir Fuad şaşıp kalmamak mümkün değil. Madde madde sıralamam gerekti. (Bu arada yararlandığım kaynağı belirtmeliyim, M. Orhan Okay.)

1. Beşir Fuad, müsbet ve objektif, şahsiyetten uzak tenkit tarzının ilk mümessilidir. 

2. Türkçe'de ilk eleştirel biyografiyi yazandır.

3. Victor Hugo meraklısıdır ve ondan kaynaklı edebiyat tarihimizde ‘hayaliyyun-hakikiyyun’ diye anılan tartışmayı ilk başlatandır.

4. Realizmden Türkiye’de ilk defa bahsedendir.

5. Auguste Comte’tan naklen Türk efkar-ı umumiyesine sosyoloji tabirini ilk defa o getirmiştir.

6. Pozitivizmi Türkiye’ye ilk tanıtan olduğu bilinir.

7. İdama karşı olan ilk yazarımızdır ayrıca. ‘Hem adli hatalardan kaçınmak, hem de cinayet bir iken iki haline getirmek için…’ diye görüşünü belirtir.

8. Savaşa karşı olan ilk yazarımızdır aynı zamanda.

9. Beşir Fuad, 1887 yılında, ilk defa, bir ansiklopedi hazırlanması fikrini ortaya atar ve bununla ilgili yol gösterir.

Sizce daha bunlar gibi birçok şeyi ne kadarlık bir ömre sığdırmış olabilir Beşir Fuad?

Öğrendiğimde hayretler içerisinde kalmıştım. Bu arada Beşir Fuad’ın, intihar eden ilk Türk yazarı olduğu da söylenmektedir. Evet, o kadar şeyi nasıl olur o kısacık ömre sığdırabilmiştir, insan şaşıp kalıyor, teknolojinin o dönemdeki halini de düşünecek olursak.

İntiharından önce zabıtaya bıraktığı notta vücudunu Mekteb-i Tıbbıyeye bahşetmiş. Yani bu çok çok ilginç adam, bedenini, ‘anatomi derslerinde kullanılmak üzere’ bağışlayan ilk Türk diye yazmış, M.Orhan Okay. Fakat onun bu vasiyetini ailesi yerine getirmemiş, mezarı dahi kaybolmuştur.

Prof. Dr. Mehmet Kaplan Hoca onun için şöyle der: fikirleriyle son çağ Türk edebiyatında bir devri kapatarak yeni bir devri açmıştır. Beşir Fuad sayesinde, gözyaşı ve verem edebiyatı ve onun dayandığı boş, şişkin ve süslü üslup değerini kaybeder. Günlük hayatı anlatan, gerçeğe dayanan, mübalağasız, sade bir anlatış tarzına geçilir.

Hâlâ Beşir Fuad’a dikkatleri çekemediysem şöyle bir özelliğini de dile getireyim: Beş yıl kadar kaldığı Girit’te, altı ayda Almancayı, dört ayda İngilizceyi öğrenmiştir. Fransızca öğrenmek için de Victor Hugo’nun eserleri üzerinde çalışmış birinden bahsediyorum.

Birçok biyografi okudum ama Beşir Fuad kadar verimli olanına çok nadir rastladım. Öyle ki adam intihar ettikten sonra bile on gün süreyle on bir yazısı daha çıkmış. 1887’de intihar ettiğinde yaşı kaçmış biliyor musunuz? Sadece otuz beş. Bir şairimizin dediği gibi henüz yolun yarısında.

Bu kadar dolu bir insanı genç yaşında kaybetmiş olmanın üzüntüsü bir yana, az tanınması, hatta tanıtılmaması insanın ağırına gidiyor. Peki, Beşir Fuad neden intihar etmiş olabilir?

Beşir Fuad’ın ölümünden iki gün sonra Ahmet Midhat, ‘Mezardan Bir Sada’ başlığıyla bir yazı yayımlıyor. Anlaşılıyor ki intihar etmeden önce Ahmet Midhat’a mektup göndermiş. Annesi delirince, kendisinde bir takım delilik belirtileri hissedip, bunun kalıtım yoluyla geçebilecek bir hastalık olduğunu bildiğinden Doktor Mongeri’ye muayene olur. Doktoru önce beynine sülük yapıştırmasını tavsiye eder ve şaka yollu “Merakını defetmenin çaresini bul” der.

“Sülükleri birkaç defa yapıştırdım. Diğer taraftan da sefahete başladım.”

Mevzu anlaşılıyor ki, karısı ile metresi arasında ‘binamaz’ gibi kalmış. Diyor ki “Bundan kurtulmaya çare olarak intihardan evla bir şey görmedim.”

Yazımın başından itibaren birçok kez çok ilginç bir kişilik dediğimin farkındayım; bu ilginç adam, eğer intihar etmezse kalan servetini iki yılda bitireceğini, bunun sonucunda da çocuklarının açıkta kalacağını düşünüyor. Tabii bu nedenlere iki buçuk yaşındaki oğlunun ölümüyle, annesinin delirmesinin acısı ve onun gibi delirerek ölmek korkusu da eklenebilir.

En kötüsü de ölümünden sonra adı anılmayan, unutuluşa bırakılan bir yazar olması...

Beni en çok onun edebiyat hakkında söylediği, “edebiyatta asıl takdire şayan olan şey gerçeğin çıplak ifadesidir,” sözü etkilemişti.

Düşünsenize, 168 yıl kadar önce doğmuş, 133 yıl önce ölen birinden bahsediyoruz. Hep Nurullah Ataç’ı bilirdim, eleştiriyi tek uğraş olarak benimsemiş kişi olarak. Lakin Beşir Fuad, eleştiriyi tek uğraş olarak benimsemiş ilk Türk eleştirmenmiş. Emile Zola’yı ilk kez Türk okuyucusuyla buluşturan bu değerimizin anlatılacak öyle çok özellikleri var ki, onun için ayrıca bir köşe yazısı yazmak gerekir. İlk Türk Pozitivist ve Natüralist olarak kaynaklara geçmiş, 35 yaşında dünyamızdan göçüp gitmiş birinden bahsediyorum.

Böyle bir Beşir Fuad geçmiş dünyamızdan…

Kesinlikle saygı duymamak, hayran olmamak olanaksız. İncelendiğinde, bugünkü edebiyatımızın onun attığı temeller üzerinde kurulduğu apaçık görülür. Beşir Fuad gözardı edilecek biri değildir. Böyle birini sırf materyalist görüşlerinden ve intiharı sebebiyle unutuluşa terk etmek yanlış olmuştur. Biri çıkıp eserlerinden seçmeler yapsa, yaşadığı dönemin yazarlarıyla tartışmalarını gün ışığına çıkarsa, hatta o saçma sapan diziler yerine böyle insanların dizileri yapılsa fena mı olur? Son yıllarda Sabahattin Ali’yi eserleriyle çokça ortaya döküp, daha çok okuyucuya ulaşması, kötü mü oldu?  

(F. Naci’ye ayrıca teşekkür etmek gerekir, onu dikkatlere sunduğu için.)



468 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Ev Hapsi Günlerinden - 02/09/2021
Salgının kısıtladığı günlerde...
Kitap Korkusu - 18/06/2021
Kitap korkusu öyle azımsanacak bir korku değildir...
Sanatçıya Nasıl Bakılmalı - 25/05/2021
Necip Fazıl Kısakürek Anısına
Ne Söylediğin Değil, Nasıl Söylediğin Önemlidir - 11/05/2021
Hayırlı bayramlar...
Romancılar İçin Tarih Bilgisi Şart Mıdır? - 09/04/2021
Tarih bilgisi ve nesnellik
Kabullendiğimiz Fikirler Kendimize mi Aitler? - 12/03/2021
Otobüste Unutulan Dergi
Şaşmak Şaşakalmak - 10/02/2021
Şaşırmak-şaşırmamak, şaşmak-şaşmamaktan başka bir şeydir.
Yazar mı? Yazan mı? - 22/01/2021
Mesele, biz yazalım, siz okuyunuz meselesi midir?
Memleket Hikâyeleri - 30/12/2020
Refik Halit Karay
 Devamı
Fikir Konağı
Abdullah Küçük
Ev Hapsi Günlerinden

Ali Haydar Koyun
Rakamlarda büyük, güç de zayıf olan topluluk

Derya Kadıoğlu
Yalvaç'ın İnsanları

Fırat Han Koçak
Dünyayı Sömüren Küresel Çeteler - 4

Hanife Mert
Eylül ve Hüzün

Zehra Gaylan Yüksekkaya
"Sahi, Neydi Bayram?"

Abdullatif Acar
Umut Adına Martı Olmak

Afşin Selim
Kitapla Diriliş

Ahmet Aytaç
Yazmak kolaydır, Okutturmak büyük marifet ister...

Altun Özmeşe
Kalpteki Kor Parçası

Aslı Ersoy
Zıtlıkların Öğretisi*

Aynur Hazar
Nice Ömürler Eskir Yaşamanın Teninde

Ayşen Kurban
Eksiğim

Aytekin Duran
Görmek ve Duymak Nasıl Bir Duygudur...

Beyhan Uygur
Şekerci Dede ve Tonton Eşi

Burak Kılıçaslan
Burak Kılıçaslan: Emin Demir ile "Ferman" Üzerine Bir Söyleşi

Çağrı Cebeci
Çağrı Cebeci: Yaşlılık

Dilruba Başak
Her Şey Sevince Güzel

Diyanet İşleri Başkanlığı
Öfkeye Hakim Olmak

Engin Dinç
Dil Belası

Ergül Yılmaz
Bir Demet Şiir

Gamze Karadağ
Kayahan Demir: Gaipten Sesler

Gamze Parlak
İnsanlık Nereye Gidiyor

Gözde Karadağ
Gözde Karadağ: Hakan Yusuf Yılmaz - Alpagut Budun 1 Beklenmedik Keşif

Gülhan Teke Genç
Evrildik (mi?)

Hatice Yatkın Yetişen
Adımı Unutma (İmza: Kadın) / Kitap Yorumu

Havva Yaşar
Tefekkür Üzerine Hasbihal

Hayrettin Gönül
Zaferimiz Daha Bir Yaşında!

İbrahim Ethem Gören
Bir Burak bekleniyor!

İlhan Özgür
Türk Eri

Kaşif Meriçli
Kaşif Meriçli: Little Fugitive

Mahmut Ferhat Alptekin
Demokratik Sol

Mecbure İnal Vela
Çizdim, oynamıyorum!

Mehmet Aydın
Ömer Faruk Kaya: Sus ve Bana Aşkı Anlat

Merve Güney
Güneşin Kızı Biterken

Meryem Seyda Parlak
Psikoloji’ye (Ruh Bilimine) Olan İhtiyaç

Muharrem Dere
Doğu, Batı. Dost, Düşman! Kime Göre?

Murat Ginlik
Kısacık ve Çok Uzun Bir Hikâye

Murat Şaşzade
Küçük Tuhaflıklar

Mustafa Gündoğdu
Ölüm Var...

Nagihan Örsel
Sadece SEN!

Nazan Arısoy
Yağmur'un Aşka Teslim Oluşu

Necati Dilek
Uğruna Şiirler Yazılan Kadın

Necdet Bayraktaroğlu
Büyük Türk Devlet Adamı Timurhan'ın Hayatı, Vasiyeti ve Yasası olan Tüzükat-ı Timur

Nermin Güday Kaçar
Asker Yolu Beklerim

Nurcan Dağ
Yalancı Pollyanna Kitap İncelemesi

Nurhan Işkın
Dedemin Saati

Nurittin Günay
Babamın Jübilesi

Özlem Akşit
Selamlaşma Geleneğinin Toplum ve Gençliğimiz İçin Anlam ve Önemi

Pakize Şeyma Kandemir
Salgının Yeni Yazarları 1

Selahattin Doğan
İyilikde İnatlaşmak

Şükran Pınarcan
Duran Çetin Cüneyt kitabı yorumu

Turan Yalçın
Çay Felsefesi

Yasemin Ilgın
Yasemin Ilgın: Hayallerim

Zeynep Didem Gezgin
Merhamet