Abdullah Küçük
abdullah.kucuk@hotmail.com.tr
Altını Çizmek
29/10/2020 Son zamanlarda “Altını çizerek söylüyorum” deyimi moda oldu. Televizyonlarda, panellerde, dost sohbetlerinde konuşmacılar, sözleri bir yere gelip dayandığında, “Altını çizerek söylüyorum” demeye başladılar. Geçenlerde bir tartışma programı seyrediyorum, tartışmacılardan biri -biri dediğim de koskoca bir profesör-, dedi ki, “Sözlerimin altını iki kere, kalın, kalın çizin!” Çiziyorum demiyor, ÇİZİN! Prof. olmuş ya ondandır herhalde. Dinleyicileri ve diğer konukları öğrenci gözünde görüyor zahir. Oradaki öteki konuklara, ‘Hey siz, ıvır zıvır söz edenler, dikkat kesilin, çok önemli bir şey söylüyorum!’ demek istiyor. Hani rahmetli Erol Büyükburç’u bir şarkı yarışmasında jüri üyesi yapmışlardı da programın sunucusuna celallenmiş, “Soruları ilk bana soracaksın, önce bana, ilk ben konuşacağım!” diyerekten sunucuyu bir güzel paylamıştı. Seyrettiğim programdaki profesör de haklı, önemsiz o kadar laf ediliyor ki televizyonlara çıkartılan aynı kişiler tarafından, insanın deliresi geliyor. Taktiği de öğrenmişler, ne vakit moderatör “Peki” deyip konuşanın sözünü kesecek olsa, “Dolayısıyla” deyip bir beş dakika daha sözlerini dehliyorlar. Kahvede okey oynayan üç kişiyi kollarından tutup getirseler o konuşmacılardan daha aklı başında laflar edebileceklerine inancım çok yüksek. Oradan aklıma düştü, ‘altını çizmek.’ Okul yıllarımdan kalan bir alışkanlığımdır, kitap okurken, ders çalışırken kalemim hep elimdedir, ilginç bulduğum, önemli gördüğüm ya da hoşuma giden cümlelerin altını çizer, boşluklara da notlar alırım. İlk zamanlar kırmızı kalem kullanırdım, satırları ve kitabı çirkinleştirdiği için kurşun kaleme geçiş yaptım, sonra roman kişilerini -yabancı romanlarda- rahat takip edebilmek, kim kimdi karıştırmamak için aynı yöntemi kullandım. Öğrenimim süresince sınavlarda çıkabileceğine inandığım ya da tahmin ettiğim soruları belirlemek için altını çizerdim, önemli bulduğum yerlerin, genellikle de tuttururdum. Üniversitede de vizelerde sorulacak soruları işaretlerdim. Bu huyum nedeniyle benden kimse kitap istemez. Huyumu bilmeyenlere ise, “Okuyabilecek misin?” derim, o ilkin şaşırır, ‘sen okuyabildikten sonra ben neden okumayayım’ düşüncesi aklından geçer, bozulur. Sebebini öğrenir kompleksten çıkar, rahatlar. Satırların altları çizili bir kitabı kim alıp okur ki? Bazen de yanlış kurulmuş cümlelerin üstünü çizer, bir redaktör gibi doğrusunu yazarım. En çok bağlaç kullanım hatası gözüme batar, özellikle de-da ayrımı fazlasıyla yanlış kullanılmış kitapları okumaktan soğurum. Eğer kafamın basmadığı bir sav varsa, kenarına soru işareti bırakırım, sonra araştırmak için. Bazen de anlamsız betimlemelere çarpı atarım. Bir hikâyede görmüştüm, “akşamın koyu maviliğinde kar yağıyordu.” Hiç akşamın koyu maviliğinde kar yağar mı diye altını bastıra bastıra çizdiğimi ve kalınca bir soru işareti kondurduğumu hatırlıyorum. Bir süredir satırların altını az çiziyorum. Çünkü aynı kitabı tekrar okuma isteği duyduğumda o altı çizili cümleler rahatsızlık vermeye başladılar, hem altı çizilmemiş cümleler önemsizmiş gibi bir duyguya kapılıyor, onlara haksızlık ettiğimi düşünüyorum. İlk okumamda altını çizmediğim satırlarda önemli bilgileri, ilginç düşünceleri, dikkat dağınıklığından dolayı kaçırmış olabilirim. Dahası insanoğlu devamlı değişim-gelişim halindedir, o vakit önemini algılayamadığım bir satırı son okumada yakalayabilirim. Teknoloji her derde deva! Önemli cümleleri, görüşleri, unutmak istemediğim özdeyişleri, aforizmaları kendime olarak mesaj atıyorum artık. Muhakkak çok daha basit yöntemler de vardır. Haşmet Babaoğlu bi aralar Sabah Gazetesindeki köşesinde altını çizdiği cümleleri köşesine taşıyordu ara ara, hâlâ devam ediyor mu bilmiyorum. Bunu ben de yapabilirim diye düşündüm de, işim köşe yazarlığı olmadığı için vazgeçtim. Bu da böyle… |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Ev Hapsi Günlerinden - 02/09/2021 |
Salgının kısıtladığı günlerde... |
Kitap Korkusu - 18/06/2021 |
Kitap korkusu öyle azımsanacak bir korku değildir... |
Sanatçıya Nasıl Bakılmalı - 25/05/2021 |
Necip Fazıl Kısakürek Anısına |
Ne Söylediğin Değil, Nasıl Söylediğin Önemlidir - 11/05/2021 |
Hayırlı bayramlar... |
Romancılar İçin Tarih Bilgisi Şart Mıdır? - 09/04/2021 |
Tarih bilgisi ve nesnellik |
Kabullendiğimiz Fikirler Kendimize mi Aitler? - 12/03/2021 |
Otobüste Unutulan Dergi |
Şaşmak Şaşakalmak - 10/02/2021 |
Şaşırmak-şaşırmamak, şaşmak-şaşmamaktan başka bir şeydir. |
Yazar mı? Yazan mı? - 22/01/2021 |
Mesele, biz yazalım, siz okuyunuz meselesi midir? |
Memleket Hikâyeleri - 30/12/2020 |
Refik Halit Karay |
Devamı |